Boyun Emarı Nasıl Çekilir

Boyun Emarı Nasıl Çekilir,

Boyun ağrılarının günlük yaşamda en sık görülen ağrılardan biri olduğuna değinen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hidayet Sarı, şunları söyledi: “Boyun ağrıları, bel ağrılarından sonra ikinci sırada yeralır. Bel ağrılarının bir insan yaşamında yüzde 80 oranında görülme sıklığı var. Yani 100 kişiden 80’inde bir bel ağrısı mutlaka yaşamı boyunca ortaya çıkacak demektir. Boyun ağrıları, bunun dörtte biri, beşte biri civarındadır. Demek ki yüzde 25, yani 100 kişiden 25’inde boyun ağrısı gibi bir problemle karşı karşıya kalacak demektir hayatı boyunca.”

MESLEKİ FAKTÖRLER ETKİLİ
Kadın erkek farklılığının pek olmadığına değinen Prof. Dr. Sarı, şöyle devam etti: “Ancak mesleki faktörler çok etkili. Yani, cinsiyetten ziyade mesleki faktörler etkili. Türk hanımları söyleyebilirim. Ev işleri, boyun etkileyen ev işleri yaptığı için, dikiş nakış, temizlik, perde asma, silme gibi bunlar son derece boyun ağrılarını arttıran faktörler. Ama dış ülkeler, gelişmiş ülkeler için çok farklılık yok. Sekreterlik, boynu çok etkileyen, yine hanımların çok yaptığı bir meslek. Öğretmenlik, yazma, çizmeyi çok gerektiren bir meslek. Bilgisayar kullanımı, boyun ağrılarını arttırıcı bir faktör olarak karşımıza çıktı. Şoförlük, boynu çok etkileyen bir meslek. Frenler, manevralar ve çarpmalar, trafik kazaları tabi son derece boynu kötü etkileyen hadiseler. Bunlar da ülkemizde maalesef çok arttı. Bunlara bağlı boyun ağrıları karşımıza geliyor.”

ORGANİK NEDENLİ AĞRILAR
Temelinde organik nedenlerin ağırlıklı olduğu ağrılar konusunda Prof. Dr. Sarı, şu bilgileri verdi: “Şimdi, tabi bu riskler, zamanla boynun eklem yapısını da, kas yapısını da etkilemekte ve bozmakta. Bunlardan önemli olan disktir. Omurların esas yüzde 70 yükünü taşıyan kısmını oluşturan bir kıkırdak dokudur. Bu tabi, yıpranıyor. Arkada bulunan küçük eklemler… Onlar bozuluyor. Ve bunların geçmiş geldiği sinir delikleri daralıyor. Ve kişide boyun ağrısı, kol ağrısı, elde uyuşma, hatta beyne giden kan damarlarını etkilediği için baş dönmesi, dengesizlik, unutkanlık gibi bir çok şikayetleri de beraberinde getiriyor. Organik nedenler bunlar.”

UYUŞMA DURUMU
Boyun, kol ağrısı olup, uyuşma da olması durumunda bir sinir sıkışmasının söz konusu olabileceğini belirten Prof. Dr. Sarı, şunları ilave etti: “Özellikle geceleri uyuşmayla seyreden ve kol ağrısı da yapan bir başka hastalık, hanımlarda da sık görüyoruz bunu… Bilekte sinir sıkışması… Gerçekten gece ortaya çıkar. Gündüz uyuşmalar geçer. Yapılacak en doğru iş elektromiyografi yapıp, sinirin nerede sıkıştığını tesbit etmek ve buna göre uygun tedaviyi, uygun hekimce, ya nöroloji ya fizik tedavi uzmanınca belirlemeli.”

DURUŞ BOZUKLUĞUNUN ETKİSİ
Duruş bozukluğu, çalışma koşullarının etkisi ve boyun ağrısına zemin hazırlayan en temel yanlışlar konusunda ise Prof. Dr. Sarı, şunları söyledi: “Bir defa boynun kötü kullanımı. Yazmada, çizmede, araba kullanmada, televizyon seyretmede, hepsinde geçerli. Boyun hiçbir bükülme göstermeksizin, herhangi bir aktivite sırasında ve dönme halinde olmaksızın serbest biçimde ve dikey doğrultuda bakması lazım. Vücudumuzla bakmamız ve okuyacağımız, yazacağımız şeyleri başımızı eğerek, cismi kendimize kaldırarak dikey vaziyette ona doğrultmamız doğru olur. Bütün sistemi buna doğru düzenlemek lazım. Boynu büken, eğen, kaldıran sistemlerden ziyade boynun dik, düzgün kullanma, sistemli şekilde masayı, çalışma koşullarımızı düzenlememiz lazım.”

KİREÇLENME&BAŞAĞRISI
“Boyun ağrılarının baş ağrısı yapması tartışmalı bir konu” diyen Prof. Dr. Sarı, konu ile ilgili olarak şu bilgileri verdi: “Özellikle nörologlar yani sinir uzmanları, boyun problemlerinin başağrısı yapmayacağı şeklinde genel bir kanıları vardır. Ancak en üst boyun omurumuz C1, C2 dediğimiz omur arasında başa giden sinirlerde çıkmaktadır. Eğer sıkışmışsa, şiddetli başağrısı yapabilir. Bir de boyun kasları, aynı zamanda başa yapısan kaslardır. Bunların da aşırı kullanımı, gergin duruşu, çalışma koşullarının ağırlığı, stresin birikmesi, çünkü stresin esas birikimleri omuz ve boyunlardır. Şiddetli boyun ağrıları yapabilir, gerginlik başağrısı dediğimiz. Dolayısıyla başağrıları kassal olarak boyundan kaynaklanabilir. Artı bir de C1 sinirinni sıkışmasına bağlı, boynun arkasından başlayıp, kulağa, göze vuran bir ağrı gelişebilir. Böyle bir oluşum mümkün.”

BİLGİSAYAR KULLANIRKEN YAPILAN YANLIŞLAR
Bilgisayar kullanırken en sık görülen yanlışlarla ilgili olarak ise Prof. Dr. Sarı, şunları söyledi: “Bilgisayar kullanımında, masanın, bilgisayar ekranının, klavyenin ve çalışma, duruş şeklininizin mutlaka iyi bir ergenomi uzmanı tarafından kişiye belirtilmesi ve gösterilmesi lazım. Kişinin de bu imkanları sağlaması lazım. İkinci olarak 20 dakikada bir ara verilmeli ama 20 dakikada bir insanın kalkıp ara vermesi çalışma hayatında mümkün değil. Ama 45 dakikada çalışmayı aynı bir ders saati düşünürsek, 45-50 dakikada bir 5-10 dakika verilip, boyun hareketleri yapılır. Şöyle bir gevşeyip, esneyip ve ondan sonra tekrar çalışmaya geçmesini özellikle tavsiye edebiliriz.”
Mekanik kaynaklı ağrılarda ağrı kesici almanın, yapıcı bir faktör olmadığını belirten Prof. Dr. Sarı, “sadece ağrıyı keser, olayı düzeltmez” diyerek devam ediyor: “Dolayısıyla mutlaka olayın esas nedenini saptayıp, buna uygun, kökten kaldırıcı fizik tedavi ve egzersiz, eğer buradaki sorun kötü kullanımsa, onun da mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir. Hastanın değerlendirip, buna göre tedavi planı çizilmesi lazım. Ağrı kesiciyle boyun ağrısını tedavi etmek, hiçbir mekanik ağrıyı tedavi etmek mümkün değil.”

TANI YÖNTEMLERİ
Boyun ağrılarının tanısında kullanılan başlıca yöntemlerle ilgili olarak ise Prof. Dr. Sarı, şunları söyledi: “Özellikle ülkemizde, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme merkezlerinin artmasıyla birlikte, hekimlerin de bu rahat görüntülerden teşhise gitme imkanının belirmesiyle maalesef bu konuya çok istek oldu ve hastalar gönderiliyor. Hastalar ellerinde raporlarıyla, görüntüleriyle geliyorlar. Bunlar teşhiste esas basamak değildir. Esas basamak, hastanın dinlenmesi, fizik muayenesi, nörolojik muayene ile değerlendirilmesi ve hastanın durumunun belirlenmesi gerekir. Hatta bunda psikolojisi dahil, çalışma koşulları, evdeki geçimi dahil…Yani, sadece emar değil. Bütün bunların değerlendirilip, hastanın bir bütün olarak ele alınması lazım. Bunların sonucunda hastaya teşhis konulamamışsa ve tedavide cerrahi bir girişim gerekiyorsa, o zaman emara başvurulabilir. Oradaki emar ve bilgisayarlı tomografisi görüntüsünde çok önemli bir şey var. Eğer, kişinin fizik muyaene bulgularıyla, emar bulguları uyum sağlamıyorsa, emar, yine bizim açımızdan teşhiste bir yol gösterici değildir. Yani, bizim kendi bulgularımız, fizik muayene bulguları, çok daha objektif ve hastaya uygun bulgulardır. Yeter ki, ciddi bir sistematik muayene yapılmış olsun. Dolayısıyla bunlar hastalığın teşhisi değildir.”
Prof. Dr. Sarı, şöyle devam etti: “Ben, hastaya bunu şöyle izah ediyorum. Hasta soruyor: ‘bende boyun fıtığı var. Ameliyat olmam lazım’.. Ben de diyorum ki, ‘sizde boyun fıtığı yok’… Hasta, ‘nasıl olur, emarda böyle gözüküyor’ diyor. Ona şunu izah ediyorum: ‘Sizin resminiz, sizin iç yapınızı nasıl göstermezse, yani iyi bir insan, kötü bir insan olduğunuzu göstermezse, biraz bilgi verir ama, bütün olayı detaylı izah etmez. Bu emar da, resim kadar geçerlidir. İçinizi göstermez. İçinizi bizim yaptığımız muayeneler, bulgular gösteriyor. Bunlara göre yok, görüntüde olsa bile’ diyorum ve olayı böyle izah ediyorum. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte hekimlik yönünün kullanılması yerine, hastanın görüntülerine bakıp teşhis yönü kullanılma durumuna girdi. Bu da çok kötü teşhis ve tedavi hatalarına yolaçmaya başladı. Maalesef bu da teknolojinin kötü kullanımı olarak, ülkemizde yaygınlaşmaya başladım. Hekim olarak bundan şikayetçiyim.”

TEDAVİ
Tedavide izlenilen yolu ise Prof. Dr. Sarı, şöyle açıkladı: “Hastanın çok iyi dinlenmesi lazım. Başlangıcından itibaren, nasıl oldu, nasıl bitti, bütün detayları sormak lazım. Arttıran, azaltan faktörler, çalışma koşulları, hepsinin değerlendirilmesi lazım. Ondan sonra fizik muayene, hareket muayenesi çok önemli. Boyun hareketlerine bakmak lazım. Nörolojik muayene çok önemli. Kas kuvvetini, refleksleri, hissiyati değerlendirmek lazım. Ve sadece bunu yapmak bile yetmiyor. Kolla ilgili bir sorun varsa, göğüsle, sırtla ilgili bir sorun varsa, bunların da teker teker bölge bölge, omuz, dirsek, el bileği ve hatta akciğer filmi dahil olmak üzere değerlendirmek lazım. Sadece boyun emarına bakıp, boyun, kol ağrısını teşhis etmek, son derece hatalı bir yaklaşım olur.”

OMURGA SAĞLIĞI
Omurga sağlığı için gerekli şartlar konusunda ise Prof. Dr. Sarı, şu bilgileri verdi: “Omurgamızda üç tane önemli kavis var. Boyunda, içe doğru, sırtta dışa doğru, belde içe doğru, T şeklinde arkadan bakıldığında, yandan bakıldığında, bir kavislenme olması lazım. Bu kavisin korunması lazım. Bu kavisin korunması için kişinin bel ve karın kaslarının, bel yönünden çok güçlü olması lazım. Beli esas dik tutan, korseleyen karın kaslarımızdır. İnsanlar, zanneder ki, sırt kaslarım, bel kaslarım sıkı olursa, dik dururum. Hayır, karın kaslarınız güçlü olursa, siz dik durabilirsiniz. Onun karın içeri, sırt dik vaziyette, göğüs dışarı şeklinde bir tabir vardır. Yani, karın kasları, belin mekaniğini koruması için en önemli yapıyı oluşturur. Kadınların, bir şansızlığı var. Doğumlar sonucunda gevşeme ortaya çıkıyor. Ayrıca, sezaryen ameliyatları da buna maalesef zemin hazırlıyor. Bu yapıyı bozuyor. O nedenle hamilelik sırasında ve sonrasında, mekanik yapıyı bozduğu için sorun ortaya çıkıyor. Oturma da karın kasını gevşettiği için o da bel ağrısına zemin hazırlayan bir faktör oluyor. Yani, karın kasımız, belin mekaniğini korumada önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.”
Kadınların iş yaptıkları, mutfak tezgahının bel ağrısı açısından risk faktörü olduğunu belirterek, yüksek olması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Sarı, şunları ilave etti: “Bizde, genellikle alçak evye ve alçak bir mutfak tezgahı oluyor. Hanım, eğilmek zorunda kalıyor. Bu eğilme hareketi, otomatikman bel omurlarına çok aşırı bir yük bindiriyor. Şöyle bir örnek vereyim: 70 kg’lık bir kişiyle ayakta, sabit dik dururken, diske 70 kg’lık bir yük biner. Her eğilme durumunda 150-200 kg’a çıkar bu. Ağır kaldırma durumunda 260 kg’a kadar çıkar. Ve tabi basıncı arttığı için de diskleri son derece zorlayıcı, yırtıcı bir etki yapıyor. Ve ileride bel fıtığına, disk fıtığına zemin hazırlıyor. O bakımdan mutfak tezgahlarının yüksek olması, hanımın da fazla öne doğru bükülmeden çalışması, tabi en doğru davranış olur.”

ŞİŞMANLIK VE SİGARANIN ETKİSİ
Şişmanlık ve sigara alışkanlığının, bel ağrısı üzerindeki etkisi konusunda ise Prof. Dr. Sarı, şu konulara değindi: “Şişmanlık üzerine yapılan çalışmalar, şişman olmayanlarla aralarında çok büyük bir fark göstermemiş. Şişmanlar için umut verici bir şey söyleyeyim. Fark göstermemiş, çünkü, şişmanlığın esas etkisi kalça ve dizlere biniyor. Bele pek fazla binmiyor, o yönden şanslılar. Ama karın kasları zayıfsa, o, bel için önemli bir risk faktörü. Sigaranın şöyle bir önemi var. Sigara, beslenme alışkanlığını bozuyor. Sigara içen bir insan sık öksürmek durumunda, akciğerlerini temizlemek için. Sık öksürme, bele kompresif yükler bindiriyor. Ve diske basıncı artırıyor. Diski ezerek, zamanla diskin bozulmasına zemin hazırlıyor. Aynı zamanda sigara kan dolaşımı bozarak, kemiklerde diskin beslenmesinde üzerinde de etkili olduğu düşünülüyor. Özellikle öksürmesi refleksini uyarması, diski zorluyor. Ve bir de dolaşım bozukluğu.”

“BİLATERAL SAKREİLOİT”
“Bilateral sakreiloit”ile ilgili olarak ise Prof. Dr. Sarı, hastalığın, bel romatizması olduğunu belirterek, hastalıkla ilgili bilgiler verdi: “Beli kambur halde öne doğru büken ve hareketlerini bozan, omurgayı sertleştiren çok ciddi bir hastalıktır. Özellikle gençlerde başlar. Ve ileri yıllarda hakikaten kişinin çalışma şeklini tamamen bozan önemli bir hastalıktır. Bu hastalığa erken yakalanmışsa, tedavi edici ilaçlarımız var. Yani, hastanın sırf ağrısını kesmiyoruz. Tedavi edici ilaçlarımız var. Ancak takip edilmesi gereken bir ilaç grubudur bunlar. Bağışıklık sistemini etkilediği için ciddi olarak bir fizik tedavi rehabilitasyon hekimi tarafından ele alınıp, takip edilmesi lazım. İkinci olarak egzersizler, son derece önemli. Düzenli, sporcu gibi egzersiz yapması lazım. Özellikle germe egzersizleri, omurgayı düzeltici egzersizleri yapması lazım. Yüzme egzersizlerini tavsiye ediyoruz. Kaplıca ve sıcak havuzda yüzme… Bunlar omurganın tekrar düz halde durması bakımından son derece önemli. Ama en önemlisi, egzersiz. Günde yarım saatini, spora ayırması lazım. Özel egzersizleri vardır, solunum, germe egzersizleri dediğimiz özel egzersizleri var bu hastalık grubunun… Onları düzenli biçimde yapması lazım.”

TANI KOYMA YÖNTEMLERİ
Bel ağrısının tanısında kullanılan başlıca yöntemlerle ilgili olarak Prof. Dr. Sarı, şu bilgileri verdi: “Bel ağrılarında da hastanın dinlenmesi, fizik muayenesi, nörolojik muayenesi, yüzde 90’ın üzerinde teşhisi koydurur. Yani, başka bir şeye gerek yok. Ben, bir çok hastaya bel fıtığı teşhisi koyduğum zaman, emarı ve görüntüleme metodu olmadan. Diğer doktor, bunlar olmadan nasıl teşhis koymuş, şeklinde uyarı getirdiklerini söylüyorlar. Ben de onlara diyorum ki, bu görüntüleme metodlarını kullanmadan nasıl teşhis konulamıyor. Onu bana söylesinler, ben de ona cevap vereyim, diyorum. Şunu demek istiyorum: Yüzde 90’ın üzerinde iyi bir fizik muayene, bel ağrılarında kesin teşhisi koydurur, fıtık dahil. O nedenle yüzde 10 hastaya da böyle bir tetkik istenirse yapılabilir.”

TEDAVİ PLANI
Tedaviyi planı ve ne zaman fizik tedavi, ne zaman ameliyat önerildiği ile ilgili olarak Prof. Dr. Sarı, şunları söyledi: “Bel fıtığı tek bir hastalık değildir. Herkes aynı değildir. Bunun safhaları vardır. Başlangıç safhası, orta safhası, ilerlemiş safhası, diyelim… Bu başlangıç safhasında hastanın bir iki haftalık yatak istirahatı, ağrı kesici ve kas kesicilerle rahatlıkla kendiliğinden düzeliyor. Ayakta durması, zorlaması gibi düşünün. İstirahette geçer. Orta safhasında, bu safhayı geçmiş, bacağa vurmaya başlamış ağrıları. Bu safhada gerekiyorsa, korseleme ve fizik tedaviye geçilebilir. İlerlemiş safhası ve eğer nörolojik bulgular, yani sinir hasarı bulguları fazla ağır değilse, yine fizik tedavi ve egzersiz tedavileriyle bu safha da atlatılır. Ancak, sinirde fazla hasar meydana gelmişse, yani hastanın ayağı yukarı doğru kalkmıyorsa, kalkmama durumuna gidiyorsa daha doğrusu… Ve her iki bacakta güçsüzlük ortaya çıkmışsa, hasta yürüyemiyorsa… Ve iki-üç aylık tedaviye rağmen, hastada herhangi bir gelişim yoksa, cerrahiye o zaman başvuruyoruz. Bu cerrahi geçirenlerle geçirmeyenler arasında bel fıtığı yönünden uzun araştırmalarla, uzun takiplerle çıkan sonuç şu. Evet, ameliyat geçirenler, ilk bir-iki yıl ağrıları daha iyi düzeliyor. Daha rahat kurtuluyorlar. Bir-iki yıl rahat ediyorlar. Ancak üç-dört yıl sonra, ameliyat olanla olmayan arasında bir fark kalmıyor. Hatta ileri yıllarda belki ameliyat olanda daha fazla komplikasyon çıkmaya başlıyor.
Prof. Dr. Sarı, şöyle devam ediyor: “Buradan çıkan sonuç şu: Belin biomekaniğini bozan her türlü şey, ileride bir sorun olarak karşımıza çıkacaktır. Kısa vadede çözüm üretse bile, ileride çıkacaktır. O nedenle, belinizi fıtık olmadan önce iyi koruyun. Olduktan sonra bu safhalara basamak basamak gidin. Eğer ameliyat gerekiyorsa da ameliyat olun. Ama gerekiyorsa olun. Her bel fıtığı teşhisinde ameliyat olmaya kalkmayın. Sonuçta, ileri yıllarında cezasını çekme durumunuz ortaya çıkar. Çünkü, cerrahi olarak bozulan bir anatomik yapıyı tekrar düzeltme şansımız yok.”

DIŞARDAN ENJEKSİYONLA TEDAVİ
Dışardan enjeksiyonla tedavisi ve etkinliği ile ilgili olarak Prof. Dr. Sarı, şu bilgileri verdi: “Bel ağrılarında dışarıdan epidural sitoreitle birlikte, anelsezik madde enjeksiyonu mümkün. Ancak bu da bel ağrısının akut döneminde, alevlenmiş döneminde yapılabilir. Geçici bir yarar sağlar. Doğrudan olayın olduğu yere ilaç gönderildiği için hızla etki gösterir. Hasta bir-iki ay rahat eder. Ama alttaki faktörlerin düzeltilmesi lazım. Sadece ağrıyı kesmek, yani enjeksiyon tedavi ediciden ziyade olayın iltihap, ödem ve ağrı safhasını durdurmaya yöneliktir. Geçici bir çözümdür, kullanılabilir.”

BİLİMSEL OLMAYAN TEDAVİ YÖNTEMLERİ VE ZARARLARI
Bel ağrısının tedavisinde kullanılan bilimsel olmayan yöntemler ve bunların zararları ile ilgili olarak ise Prof. Dr. Sarı, şunlara dikkat çekti: “İnsanımızın beklentisi, her türlü ağrıda olduğu gibi bel ağrısında da bir an evvel ağrıdan kurtulmak. Yani mucizevi çözümler. Mucizevi çözümler de eğer bilimsel değilse, maalesef ters netice verebilir. Bel çektirme olayı meşhurdur. Bel fıtıklarında, beli tutan insanlar götürülür. Bilimsel olmayan bir şeydir. İki kişi tarafından, birisi kollarından, birisi bacaklarından tutarak ani bir çekişle omur arasını açma ve fıtığı onların tabiriyle geri çekme düşüncesi söz konusudur. Bel fıtıklarında bu mümkün değildir. Yani, bel fıtığını ani bir çekişle yerine oturtmak mümkün değildir. Çünkü yırtılan, çıkan bir doku, çekmekle tekrar eski durumuna gelmiyor. Olay, anatomik olarak mümkün değil. Bazı bel burkulmaları, bel tutulmaları vardır, akut dönemde bunlarda işe yarayabilir. Onda da hastanın teşhisinin doğru olması ve metodun düzgün olması lazım. Buna manipülasyon metotları denir. Ve bunun yine uzman kişilerce yapılması lazım. Türkiye’de bunun eğitimi maalesef yok. Dışarıda, bunların dört yıllık eğitimleri var. Hastalığın safhasına yapacakları manipülasyonu, yani beli çevirmesini, çekmesini, tekniğini biliyorlar ve buna göre uyguluyorlar.”
Fizik tedavi kliniklerinde bu yöntemin bilimsel olarak uygulandığını belirten Prof. Dr. Sarı, devam etti: “Ama teşhisi konmuş, uygun vakaya uygulanmalı. Ama bacağına ağrısı vurmuş, siyatik ağrısı meydana gelmiş, bel, bacak ağrısınnda ağır disk fıtığına uygulanması son derece sakıncalı. Çünkü fıtığı daha da yerinden kopartıp, hastada bacakları tamamen felç etme durumu olabiliyor. Ve omurlarını kırabiliyor. Bunlar başımıza geldi. Maalesef başka yerlerde belini çektirmiş, kırdırmış, fıtığı ağırlaşmış ve bize tekrar düzelmesi için başvuran hastalarımız çoğunlukta… Mucize çözüm beklemesinler. Bilimsel çözüme inansınlar. Sabır etsinler ve safha safha tedaviyi takip etsinler.”

EVDE ÜRETİLEN ÇÖZÜMLER
İnsanların, evlerinde hekime gitmeden ürettikleri bazı çözümler, örneğin; sıcak-soğuk uygulamaları ya da masaj uygulamaları konusunda ise Prof. Dr. Sarı, şu bilgileri verdi: “Sıcak, ağrı ve kas spazmını çözmede bir metotdur. Uygulanabilir ama iltihaplı dönemde, şiddetli ağrılı dönemde sıcak ters etki de yapabilir. Çünkü dokuyu da şişirebilir. Uygulayacağınız sıcağın hastalık safhasına göre değişmesi lazım. Soğuk da ağrı kesici etkiye sahiptir. Kas spazmını da çözer. Soğuğu, akut dönemde yapmak lazım. Müzminleşmiş dönemde de sıcak uygulamak doğru olur. Ama bunların süresi, miktarının bilimsel olarak bilinmesi lazım ki, uygulansın. Bunun süresini fazla yaparsa, zarar verebilir, yakabilir. Soğuktan dolayı dokuda buz yanığı meydana gelebilir. Ama olay belliyse ve hasta da artık kendisini tanıyorsa, hafif sıcak ve soğuk uygulamanın çok zararı yok. Yalnız, teşhisin doğru olması gerekiyor. Çünkü her bel ağrısı, bel fıtığından, bel kireçlenmesinden değildir. Onun dışında böbreklerden, iç organlardan, tümörden, infeksiyondan, mikrobik hastalıklardan dahi insanın beli ağrıyabilir. Öncelikle nedeninin saptanması lazım. Maalesef ülkemizde yaygınlaşan tüberküloza bağlı omurlarda iltihaplanma… Yani verem hastalığına bağlı, omurlara atlıyor ve bel ağrısıyla bize bu hastalar geliyor.”
————————————————————————————————————————————————————-

Boyun Emarı Nasıl Çekilir Boyun Emarı Nasıl Çekilir, Boyun ağrılarının günlük yaşamda en sık görülen ağrılardan biri olduğuna değinen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fizik Tedavi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir