Dershaneleri kapatarak eğitim sistemini düzeltemezsiniz

Dershaneleri kapatarak eğitim sistemini düzeltemezsiniz…

Ülkemizde oldukça belirgin bir zengin fakir ayırımı olduğundan, özellikle eğitim konusunda “zengin çocukları” ifadesi sıkça kullanılmaktadır. Bununla da hem ayrıcalıklı eğitim imkânları hem de daha rahat koşullarda okuyan öğrenciler kastedilir.

Gerçekten de ülkemizde velilerin cüzdanlarının büyüklüğü çocuklarının alacağı eğitimin kalitesini birebir etkilemektedir. Daha anaokuldan başlayarak anne babalar çocuklarına adeta para basmaktadırlar, çünkü ülkemizde sıradan normal bir eğitim bile parayla satın alınması gereken bir ayrıcalıktır.

İyi bir ilkokul eğitimi alan öğrenci otomatikman iyi bir lise eğitimi de alır, iyi bir lise eğitimi alan da iyi bir üniversiteye kapak atabilir. Ama işte bu “iyi” eğitim tüm velilerden ve tabii ki öğrencilerden olağanüstü maddi ve manevi fedakârlıklar istemektedir.

Ülkemizde eğitim eşitsiz ve ayrıcalıklı ve de çok zor bir yarıştır.

Her geçen gün artan öğrenci sayısına karşılık iyi eğitim veren ilkokullar, liseler ve de üniversiteler aynı oranda artmadığından, bu yarış gittikçe daha da zor bir hal almaktadır. İster istemez bu öğrencilerin bir şekilde elenmesi gerekmektedir. Çünkü hepsini kucaklayıp en iyi şekilde eğiten ve mezun edip iş sahibi yapan bir “kepçe” eğitim sitemimiz yok. Bizimkisi mecburen bir “elek”, delikleri her geçen gün daha büyüyen ve de eleyen bir eğitim sistemimiz var.

Bu da yarından öbürsü güne değişecek bir gerçek değildir ne yazık ki.

Bu yüzden şimdilik yapılabilecek en doğru uygulama bu çocukları mümkün olduğunca tarafsız ve de kayırmasız bir sınav sistemiyle puanlandırıp, adil bir sıralamayla eğitim kurumlarına yerleştirmektir. Yani şu andaki merkezi sınav sisteminde olduğu gibi.

İkinci olarak yapılabilecek en doğru uygulama da mümkün olduğunca çok öğrenciye mümkün olduğunca eşit fırsat sunmaktır. Sadece varlıklı ailelerin değil, tüm zeki ve çalışkan çocukların hak ettikleri iyi okullara yerleşmelerini sağlamaktır. Çeşitli eğitim kurumlarının sunduğu burslar bu konuda az da olsa çok önemli bir işlevi yerine getirmektedirler.

Ama işte bu bursları alabilmek için bile merkezi sınavlarda başarılı olmak şart. Bu başarıyı da salt okul üzerinden sağlamak imkânsız, çünkü eleyen bir sınav sistemi farklı bir hazırlık aşaması gerektirir. Bu hazırlığı da dershaneler sağlamaktadır, en önemlisi de bu dershanelerin alt gelir gruplarına hizmet ediyor olmalarıdır.

Başbakanımızın dediği gibi dershaneler kapatılırsa, en çok bu alt gelir grupları sınav sisteminin dışına itilmiş olur. Çünkü dershaneler zengin çocuklarına değil, tam tersine maddi imkânları kısıtlı olan öğrencilere can simidi olmaktadırlar. Özellikle zeki ve yetenekli öğrenciler bu dershaneler sayesinde okuldan kaynaklanan eksiklikleri kapatıp, yarışta eşit bir şekilde yer alabilmektedirler.

Evet, bu dershaneler paralıdır, ama ücretleri okullara kıyasla çok daha makuldür. Özellikle de taksitlere bölündüğünden birçok aile bu masrafları karşılayabilmektedir. Yine bu dershaneler sayesinde nice maddi durumu yetersiz öğrenci prestijli kolej ve vakıf üniversitelerinde burs kazanmaktadır.

Zengin ailelerin çocukları zaten çoğunlukla özel öğretmenlerle desteklenmektirler. Bazıları dershanelere hiç yazılmamaktadır bile. Ayrıca parası olanlar çok daha az emek vererek rahatlıkla kolejlere, oradan da özel üniversitelere kapağı atabilmektedirler. Çünkü hem lise hem de üniversite giriş sınavlarında bazı paralı eğitim kurumları burslular dışında çok düşük puanla öğrenci almaktadırlar.

Bilinen prestijli liselerin ve üniversitelerin puanları ise zaten hep yüksektir, onları sadece en iyi öğrenciler kazanabiliyor. Buradan mezun olanların da meslek hayatına bir adım önde başladıkları bir gerçektir.

Dershaneleri ortadan kaldırarak ne amaçlanıyor, isteyen her öğrencinin bu iyi eğitim kurumlarına girmesi mi?

Bu mümkün olamayacağına göre, en azından bir nebze olsun eşitlik sağlayan bu destek halkalarının ortadan kaldırmasıyla ne elde edilecek? Bir şeyi ortadan kaldırarak ona olan gereksinimi de yok etmeniz mümkün değildir ki.

Sınavlar dünyanın her yerinde var, örneğin Amerika’da tüm okullarda bahar aylarında sınav haftası uygulanıyor. Böylece öğrencinin bir üst sınıfa hangi seviyede devam edeceği belirlendiği gibi, ilerde hangi lise ve üniversitelere gideceği de saptanıyor. Çünkü bu sınavlar tüm okullarda aynı şekilde uygulanıyor, ama başarı okuldan okula fark gösteriyor.

İsviçre’de de lise bitirme sınavları çok zordur ve orada alınan dereceler hangi üniversitelere gidilebileceğini belirlemektedir. Sınavı başaramayanlar üniversiteye giriş hakkını da kaybediyor. Ayrıca İsviçre’de üniversitelerdeki dönem sınavları da çok zordur. Bazı bölümlerde bir sınava için sadece iki giriş hakkı vardır, başarılı olamayanlar otomatikman okuldan atılıyor.

Okullarda bir hafta veya dönem boyunca uygulanan bu sınav sistemlerinin ne kadar zor ve de masraflı olduğunu tahmin etmek güç değil sanırım. Ayrıca oralarda kayırma ve hile yapma olasılığı bizim gibi ülkelere göre çok düşüktür. (Bizde hile yapmayan var mıdır diye sormak daha yerindedir. O konudaki utanma katsayımız sıfırdır.)

Bu yüzden bizleri ancak adamakıllı merkezi sınav sistemi paklar – şaibesiz ve şeffaf olanı.

Aslında en uygunu orta ve lise sonda uygulanan tek sınavlardı. Böylece öğrenciler en azından ortaokulda ilk iki ve lisede de ilk üç sınıfı daha “huzurlu” bir şekilde okuyabiliyorlardı.

TEOG çocukları daha dördüncü sınıftan itibaren sınava yönlendirdi, dershanelere de inanılmaz ve gereksiz para kazandırdı, çocukları ve ailelerini perişan etti. Üniversite sınavı da Nisan’a alınarak, öğrencileri daha da erken strese soktu. Ayrıca o kadar ayrıntılı bilgi istenmeye başlandı ki öğrencilerden, adeta formüllere gömüldüler sayısal derslerde. Sözellerde de ezbere bölümü misliyle arttı.

Diyeceğim, merkezi sınav sistemini mümkün olduğunca tek seneye indirgeyin ve o senenin sonunda yapın. Okul puanlarını mümkün olduğunca devre dışı bırakın. Çünkü böyle olunca hem okuldan okula fark eden not sisteminin haksızlığı giderilmiş olur, hem de üniversiteye çok öğrenci veren okullarda tembeller bile ödüllenirken, az veren okulların çalışkanları cezalandırmamış olur.

Sınavları zor ama adil yapın. Konuları gereksiz ayrıntılara indirgeyip, öğrencileri gereksiz strese sokmayın.

Merkezi sınav sistemine olan güveni tazeleyin. Kimsenin hakkı yenmediğinden herkes emin olsun.

Bırakın dershaneler de kendiliğinden devre dışı kalsın. Bir zincirin halkasını koparmakla o zinciri yok edemezsiniz, ancak bozarsınız.

Dershanelere kızmadan önce de şu soruyu sorun:

Neden dershanelere gitmeyen çocuklar Matematik ve Türkçede bu kadar başarısız?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir