Elazığ İle İlgili Kompozisyon Yazı

 

Elazığ Kompozisyonu , Elazığ ile İlgili Yazılar Kompozisyonlar , Elazığ Konulu Anlatan Kompozisyon Örnekleri

Hoşça Kal Elazığ

Yorgun gurbet akşamlarında,
Gülmez Tepesi’ne sığınarak hüznümle,
İki yüzünü seyrettiğim şehir,hoşça kal
Ve yüreğimde bir kurşun gibi,
Ve yüreğimde bir zambak gibi taşıdığım,
Bu tarifsiz sevdam sana emanet
Hoşça kal Elazığ
Hoşça kal…

Kimsesiz bir çocuk gibi,
Sokağına bıraktığım karanfil,
Ve bir masal akşamında bulup,
Şiir şafağında yitirdiğim,
Gözleri telaşlı esmer kız,
Şerefim gibi,şiirim gibi,
Namusum gibi ellerine emanet
Hoşça kal Elazığ,
Hoşça kal…

Ve aç geçen,
Ve çaysız geçen geceye rağmen,
Yeni umutlarla,gündoğumunda,
Yollarına savrulduğum şehir,hoşça kal
Sevgi adına,
Umut adına,
Ve çiçeklerce ezilenler adına,
Bir gül gibi omzumda taşıdığım,
Gül bakışlı kavgam sana emanet
Hoşça kal Elazığ,
Hoşça kal…

Artık,sonrası yeni bir hayattır
Sonrası özlemektir
Ve sonrası,uzak bir diyardan mektuplar beklemektir
Sen ki Elazığ,
Vefasız değilsen eğer,yüreksiz değilsen,
Ekmek bölüştüğüm,şiir bölüştüğüm,
Meydan bölüştüğüm,
Yaralı dostlarım sana emanet
Hoşça kal Elazığ,
HOŞÇA KAL…

Anıl Fırat

HAZAR (SİVRİCE-ELAZIĞ)

Deniz görmemiş bozkırlı çocuklar yaşar,
Etrafı çetin dağlarla çevrili göl kıyısında…
Emin olunki, onlar su hasreti çekmezler
Bilirler, sandalı, martıları, sudaki ışıltıları

Derin mavi gölün dalgaları rüyalarını süsler
Doyum olmaz ne zaman baksa seyirle Hazar’a *
Geçerken kıyısına yolu düşse birinin kazara
Hayran olur, alamaz kendini, doyamaz Hazar’a

Hazar Baba dinelir yanı başında adını verir göle
Saf ve temizdir insanı, pek bilmezler hile
Anlatılır, çok eski bir batık kentin hikâyesi
Anlatılır, dinlenmek için inerken sahile

Kent; bir hamile kadının isteklerini geri çevirir
Yayla kent, yedi kat yerin dibine geçiverir
Biline! Hazar, Türkiye’nin en derin gölüdür
Mavi sularında antik bir kent gömülüdür.

Üzümü, vişnesi, armudu, hem tatlı hem boldur
Geceleri etrafını süsleyen kuzeyden geçen yoldur
Kıyısında “Hazar Şiir Akşamları” düzenlenir
Geleni, gideni, söyleyeniyle şenlenir

Hasan Kocamanoğlu

Elazığ Lisesinde Bir Gün

Yıllardan sonra bir gün rüyada, gerçek gibi apansız,
Siz hiç okuduğunuz okulun sınıflarını özlediniz mi?
Koridorlarını, kantinlerini gezmek geldi mi içinizden?
Siz de o unutulmaz yılları geçirdiniz mi yüreğinizden..
Bu gün düştü önüme kanatları tel tel uçuşan bir kelebek…
Beni bir özlemle çekti ayaklarımdan sürükledi okuluma dek,
Bir yürek ağrısı gibi yakamdan tutup da hatıralar,
Elazığ lisesine kadar.. beni yıllar önceki okuluma taşıdılar,
Daha kapısından girerken, ders zili çaldı birden..
Unutmuşum bir an, geçen yıllar silinmişti gözlerimden,
Koşar adım çıkmışım üçüncü katta buldum kendimi,
Bir an sandım ki nöbetçi öğrenci Alaettin Erdem’di,
Karşımda duruyordu 6 Fen B Şubesi orta yerde…
Baş başa kalmıştım, yalnız çırpınan zavallı yüreğimle,
Şaşkın ve ürkek, kırk çift gözle gelmiştim şimdi göz göze,
Ben onlara, onlar bana baktı anlamsız gözleriyle..
Ne onlar beni tanıyordu ne de ben biliyordum onları..
Anlatsam da nafile, bu gün onlar asla akıl erdiremeyeceklerdi
Oysa hiçbir zaman da olana bitene bir anlam veremeyeceklerdi,
Şimdi ne anlatmalıyım, ne söylemeliyim bilmem ki,
Yolunu şaşırmış bir göçmen kuş misali olduğumu,
Yitik anılarımın yıllarca önce bu sıralarda kaybolduğunu,
Burada da o yıllarımı bulamayacağımı bilerek kahrolduğumu,
Gel de izah et şimdi ellisinden sonra,
Anılar ülkesinde nasıl şaşırıp da kaybolduğumu..
Çocuklar yeni bir öğretmen sanıp da beni, konuşmamı beklediler,
Nur gibi yüzleriyle insan değil, sanki hepsi bir güzel melektiler…
Çıktım sınıftan merak dolu bakışlar arasından süzülerek..
Yıllar önceki hiçbir arkadaşımı göremedim ayrıldım üzülerek,
Boş koridorlarda aradım duvarlarda kalmış o aşina yüzlerini,
Boşuna arıyordum, Vedat Tanyıldızı’nın o şarkı sözlerini..
Merak ettim, hâlâ ağlıyor muydu acaba Lâle çiçeğinin gözlerini,
Koridor başında mıydı nöbetçi öğretmeni okulun “ Şeker İbo’su,”
Hâlâ yerlerde sürünüyor mudur “Sıfırcı Oya”nın maksi mantosu..
Sandım ki bir ara” Coğrafyacı Tintin Mürvet” geliyor karşıdan,
İnşallah unutmuştu “Tarihçi Makbule Hanım”a alacağı pili çarşıdan,
“Tarihçi Makbule Hanım”ın kulaklık pili olmayınca sözlü yapardı..
Böylesi günlerinde herkes yarışır biri birinden sıra kapardı..
İşte karşıdan göründü bütün haşmetiyle “Matematikçi Efe Coşkun”.
Bir eli cebinde hipotenüsünü anlatırken de yine efe efe yürüyor.
Yüzü karatahtada olsa bile, ensesinde ki gözleriyle bizi görüyor..
Acaba” Cetvelci Mahmut Hoca” şimdi hangi sınıftan çıkacak? ”
Ellerimin içi ısındı birden, mutlaka avuçlarımı cetvelle okşayacak,
Edebiyat hocamız “Halis Karslı” ki, öğrenci babasıydı unutulmaz,
Tayini çıkıp gittiğinde Lisenin tümü yas tutmuştu bütün bir yaz..
Onun günlük konuşmaları bile aruz ölçüsündeydi sanki…
Yazılsa cümleleri, unutulmaz şiirler çıkardı inanın ki…
Eyvah yine ders zili çalıyor koşup derse yetişeyim dedim ki,
Apansız bir zil sesiyle koptu film, kopartıp attı o mesut yıllarımdan,
Öksüz bir çocuk gibi yalnız bırakıp ayırdı beni,o canım hocalarımdan
Otuz yıl aradan sonra hayret! ..denk gelmiş bir “24 Kasım” gecesine..
Dimağımda kalan anılar oynadı benimle, bir çocukla eğlenircesine..
Bir de ne göreyim, uyuya kalmışım yine, dönmüşüm bu günüme,
Elazığ Lisesi rüyama girmiş, unutulmaz anılarıyla zihnimin gündemine…
Yine yarım kalan bu rüya da yetmedi, o güzelim yılların özlemine..

Şair-Mühendis
Zekeriyya Bican
(1973 Mezunlarından)

Sizler de Elinizde Bulunan ya da Kendi Yazdığınız Trafik İle İlgili Kompozisyonlarınızı ve Yazılarınızı Aşağıdaki Yorum Kutucuğu Aracılığıyla Paylaşarak Bizlere Ulaştırın… Bu Sayfada Yayınlayalım

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir