Eusebius kimdir

Eusebius hayatı, Eusebius kimdir

Eusebios (caesareali), eusebİOS pamphili olarak da bilinir (ü. 4. yy, Caesarea, Filistin), piskopos, kutsal metin yorumcusu ve tarihçi. Hıristiyanlığın ilk dört yüzyılını kapsayan yazılarıyla bu dönemin olaylarına ve önemli kişilerinin rollerine ışık tutmuş, Ekklesiastike historia’s (Kilise Tarihi), Hı­ristiyan tarih yazıcılığında bir dönüm nokta­sı olmuştur.

İlk dönemi:Eusebios vaftiz edildiği, Caesarea’da (bugün Horbat Kesari, İsrail) pa­pazlığa atandı. Caesarea, İskenderiye Kateşizm okulunun başkanı Origenes’in uzun yıllar (y. 232-254) burada yaşaması yüzün­den Hıristiyanlığın eğitim ve bilim merkezi haline gelmiş, Eusebios da Origenes’ten kaynaklanan iskenderiye öğretisini ve ilahi­yat yöntemlerini ünlü din bilgini Pamphilos’tan öğrenmişti. “Eusebios Pamphili” (Pamphilos’un oğlu ya da hizmetkârı) adı da sevgi ve saygıyla bağlandığı Pamphilos’ tan geliyordu.

303’te Diocletianus’un (hd 284-305) baş­lattığı Hıristiyan kıyımı, sonraki imparator­lar döneminde de sürdü. Böylesine geniş çaplı bir kıyımdan, Caesarea gibi bir mer­kezde yaşayan Hıristiyanların da etkilenme­si doğaldı. Eusebios onların anısına Filistin Şehitleri’ni yazdı. Kitaptaki en dokunaklı olaylardan biri uzun bir süre hapiste kaldık­tan sonra 310’da din şehidi olan Pamphilos’ un öyküsüydü. Bir olasılıkla Eusebios da Caesarea’da ya da daha sonra Mısır’da hapse atıldı. Sonradan Eusebios’un dönek­lik ederek serbest kalmayı başardığı söylenmişse de, o sıralarda bu tür suçlamalar çok yaygındı; üstelik böyle birinin Hıristiyanlara yöneltilen saldırılar son bulur bulmaz Caesa­rea piskoposu olabilmesi de güçtü. Caesarea’daki bilginlerin çalışmaları Hıris­tiyanlığın bütün alanlarım kapsıyordu. Bu bilginler kutsal metinlerin el yazmalarım düzeltme çalışmasını Pamphilos’un hapiste bulunduğu dönemde bile sürdürdüler. Çe­şitli saldırılara hedef olan Origenes için ilahiyat konusundaki yeni eğilimleri de dikkate alarak bir savunma yazdılar. Euse­bios’un yazdıkları arasında iki uzun reddiye vardı. Bunlardan biri Yeni-Platoncu filozof Porphyrios’un 271’den sonra Hıristiyanlığa yönelttiği saldırılarına, öbürü ise Hıristiyan kıyımlanyla ünlü Bitinya valisi Nikomedeialı (İzmit) Hierokles’in, İsa’yı Tyana’lı Apollonios’a (1. yy) benzeten görüşlerine karşı yazılmıştı. Eusebios ayrıca Kitabı Mukaddes yorumları yazdı ve İnciller’deki benzerlikleri ve çelişmeleri gösterdi. Eleşti­rel yorumlarında bazen doğrudan doğruya metne bağlı kaldı; bazen de alegorik anlam­lar üzerinde durarak mesihçi açıklamalara yer verdi.

Eusebios’un Ekklesiastike historia adlı ün­lü yapıtına kıyım sırasında başladığı ve 312-324 arasında birkaç kez gözden geçirdi­ği sanılır. Yapıt Eusebios’un farkında oldu­ğu gibi öncü bir çalışmaydı. Yerleşik bir düzen ancak 3. yüzyıl sonunda sağlanabil­miş, daha önce belli bir yerde yeterli bir kitaplığın oluşturulamaması kilise tarihi ya­zımını çok güçleştirmişti. Bu nedenle Euse­bios’un yapıtı günümüzde o döneme ilişkin kaynaktır. Eusebios, daha önce yazdığı Kronikoi kanones’teki (sonradan gözden geçirilmiş ve Hieronymus tarafından geniş­letilmiş Roma ile Yunan tarihleri kronoloji­si) yöntemini burada da uyguladı; anlatımı­nı sık sık keserek, tahta çıkan Roma imparatorlarıyla dört büyük piskoposluğa (İskenderiye, Antiokheia [Antakya], Kudüs ve Roma) atananların adlarını verdi. Daha sonra genişlettiği yapıtına Nikaia (İznik) Konsili’nden bir yıl öncesine (324) değin geçen olayları da aldı. Gene de Eusebios büyük bir tarihçi değildi. Heretikliği yete­rince incelememişti; Batı Kilisesi üzerine de neredeyse hiç bilgisi yoktu. Tarih yazıları aslında kilisenin heretiklere ve putperestle­re karşı kendini nasıl koruduğunu gösteren birer apolojetikti. Doğrudan apolojetik sayılabilecek yazıları ise Euangelike proparaskeu (İncil’in Hazırlanışı) ve Euangelike apodeiksis’ti (İncil’in Kanıtları). Bunlardan birincisinde putperest mitolojiyi, kehaneti ve astrolojiyi reddetti; Yahudi kutsal metin­lerini açıklayarak Yunan düşüncesindeki her tutarlı görüşün ya Yahudi düşüncesinde aynen yer aldığını ya da ondan kaynaklandı­ğını ileri sürdü. Gene bu yapıtta, Platon’dan 250’den fazla alıntı yaptı ve bazı Yeni- Platoncu metinlere başvurdu. İkincisinde ise Yahudi kehanetinin Isa ile nasıl gerçek­leştiğini ele aldı. Piskoposluk dönemi. Eusebios, y. 313’te Filistin metropol piskoposluğuna getirildik­ten sonra daha az yazmaya başladı. 313’te sona eren kıyımların sonrasına denk düşen bu yıllar, aynı zamanda büyük kitlelerin kiliseye akm ettiği bir yeniden kuruluş dönemi oldu. Eusebios 316’da yeni bir kilisenin açılışında vaaz vermek için Tyros’a (Sur) gitti. Tyroslu Paulinus en yakın arkadaşlarından biriydi. Proparaskeu ve Apodeiksis’i adadığı yakın dostu Theodotos da Suriye’de Laodikeia (bugün Lazkiye) pis­koposuydu.

 

Yaklaşık 318’de İskenderiyeli Hıristiyan rahiplerden Arius’un, Babanın Oğul’dan önce geldiğini ileri sürmesiyle ortaya çıkan tartışmalara Eusebios da katıldı. Heretik görüşleri nedeniyle İskenderiye’den sürülen Arius Caesarea’ya sığındı; orada hoşgörü ile karşılandı ve Eusebios’un kendisini des­teklediğini açıkladı. Bu sorunları daha önce Apodeiksis’te ve başka yazılarında ele alan Eusebios gerçek tümüyle ne Arius’u, ne de 313-328 arasında İskenderiye piskoposu olan ve Tanrı’nın kendini Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak dışavurduğunu kabul eden Sabelliusçuluğun savunucusu Aleksandros’u destekliyordu. Eusebios, Aleksandros’a, Arius’un yanlış anlaşıldığını yazdı; Arius’u da piskoposunun yanına dönmeye çağırdı. Ama olaylar hızla gelişti ve Ocak 325’te Antiokheia’da toplanan Ariusçuluğa karşı bir sinodda Eusebios ile iki arkadaşı (Laodikeialı Theodotos ve Kilikya’dan Neroniaslı Narkissos) Ariusçu görüşleri savun­dukları gerekçesiyle geçici olarak aforoz edildiler. Aynı yıl I. Constantinus’un (Bü­yük) çağrısıyla toplanan I. Nikaia Konsi­li’nde ifade veren Eusebios, Caesarea Kilisesi’nin vaftiz konusundaki ilkesini temel alarak kendisini savundu ve imparatorun onayıyla aklandı. Önceleri Nikaia Amentüsü’ndeki homoousion (aym tözden) terimine karşı çıkan Eusebios, belki de bu yargıla­manın ve imparatorun etkisiyle ya da barışı bozmamak düşüncesiyle bu görüşü benim­semek zorunda kaldı. Eusebios ile Constantinus 325’te Nikaia’da karşılaşmalarından sonra yalnızca bir kez daha, 335’te Constantinus’un tahta çıkışının 30. yıldönümü törenlerinde buluştular. Ni­kaia Konsili’ni izleyen yıllarda imparatorun birliği sağlama konusundaki kararlılığı orta­ya çıktı ve konsilin gerçek savunucuları bir süre sonra kendilerini muhalefette buldular. Eusebios Antiokheialı Eustathios’un (y. 337), İskenderiyeli Athanasios’un (335) ve Ankyralı (Ankara) Markellos’un (y. 336) sürülmelerinde rol oynadı. Ama Antiokheia piskoposluğunu kabul etmedi ve bu tutumu nedeniyle Constantinus’un övgüsünü kazan­dı. Athanasios’un suçlandığı Tyros Sinodu’nda (335) da büyük olasılıkla başkan olarak yer aldı. Athanasios kararın yeniden incelenmesi için imparatora başvurunca, Eusebios da Konstantinopolis’e (İstanbul) çağrıldı. İmparatoru destekleme çizgisini sürdüren Eusebios, Constantinus’un 30. yıldönümü kutlamalarında verdiği söylevde, yeni çağın değişen koşullarına uygun bir Hıristiyan imparatorluk kuramı geliştirdi. Tanrı, imparatorluk ve kilise arasındaki ilişkiler konusundaki görüşleri daha önceki tanrı krallar anlayışında olduğu gibi, impa­ratorun halkı Tanrı kayrasıyla yönetmesine dayalıydı. Bu görüş imparatorun oğlu II. Constantius döneminde (337-361), impara­torla kilise arasında ortaya çıkan çatışmayla geçerliliğini yitirecekti. Eusebios’un I. Constantinus’un ölümünden (337) sonra yazdığı Eiston bion tu makarıu Konstantinu (Constantinus’un Yaşamı), birincil kaynak­lara dayandığı için belli bir tarihsel değer taşıyan övgü dolu bir yapıttı.

Yaklaşık 336’da Nikaia kararlarının önde gelen destekçilerinden Ankyralı Markellos, Sabelliusçu olduğu gerekçesiyle sürüldü. Eu­sebios, Markellos’a Karşı ve Kilisenin İlahi­yat Görüşleri Üzerine adlı yazılarım uzun süreden beri düşmanı olan Markellos’u suçla­mak ve kendi arkadaşlarını savunmak için yazdı. Bu yapıtlar Eusebios’un Nikaia öğreti­sini hâlâ savunmamakla birlikte bu görüşe çok yaklaştığım gösteriyordu.

Eusebios’tan sonra Caesarea piskoposlu­ğuna getirilen öğrencisi Akakios’un yazdığı Eusebios’un yaşamöyküsü günümüze ulaş­mamıştır. Ama Eusebios’un ilahiyat görüşünün Akakios ile bir başka öğrencisi olan Emesalı Eusebios tarafından yansıtıldığı kabul edilirse, bunun yarı Ariusçu olduğu söylenebilir. Daha sonraki kuşaklar onun, Hıristiyan bilimine hizmet ile Ariusçu eği­limleri nasıl bağdaştırdığını anlayamamış­lar, onu gerçekten ve içtenlikle destekleyen tek kişi, kilise tarihçisi Sokrates (y. 380- y. 445) olmuştur. II. Nikaia Konsili’nde (787), Eusebios her bakımdan tutarsız ve ikiyüzlü olmakla suçlanmıştır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir