Eyüp Sultan Cami Tarihi ve Özellikleri
Eyüp Sultan Cami Tarihçesi, Eyüp Sultan Cami Tarihi Hakkında Bilgi
Eyüp Sultan Camisi, İstanbul’da, Haliç’in sonunda, Eyüp semtinde Osmanlı barok dönemi camisi. 7. yüzyılda Arap ordusuyla İstanbul’a giden ve kuşatma sırasında hastalanarak ölen Hz. Muhammed’in sancaktarı Ebu Eyyub el-Ensari’nin surların hemen yakınına gömüldüğüne ve mezarının zamanla kaybolduğuna Müslümanlarca inanılagelmişti. 1453’te Osmanlıların kenti almasından sonra Akşemseddin’in bu mezarı bulduğu söylenir.
II. Mehmed (Fatih) 1458/59’da burada bir türbe, daha sonra da bir cami yaptırdı. Zaman içinde bu caminin çok harap hale gelmesi üzerine, III. Selim, minareleri dışında yapının tümünü yıktırarak yerine bugünkü camiyi yaptırdı (1798-1800). İlk caminin iki yandan birer yarım kubbeyle desteklenen bir kubbeyle örtülü olduğu, avlusunun iki yanında beşer tane medrese hücresi bulunduğu sanılmaktadır.
Eyüp Sultan Cami Özellikleri
Bugünkü caminin sahnı, sekizgen bir kasnağa oturan 17,5 m çapındaki bir kubbeyle örtülüdür. Bu kasnak birbirlerine kemerlerle bağlanmış altı serbest sütuna ve mihrap duvarının içinde kalan iki ayağa oturur. Mihrap, yapı kütlesinden dışa taşan, yarım kubbeyle örtülü bir niş içindedir. Ana kubbe (mihrap nişininki de aralarında olmak üzere) kasnağın sekiz yanından birer yarım kubbeyle çevrilmiştir. Bu, Mimar Sinan’ın İstanbul’da, Azapkapı’daki yapısı Sokullu Camisi’nin sekiz yarım kubbeli örtü sistemi ile büyük benzerlik gösterir. Eyüp Sultan Camisi’ndeki barok etki plan düzeninden çok, bazı yapı öğelerinde ve bezemelerde görülür. Kubbeyi taşıyan sütunların volütlü başlıkları, cümle kapısının dilimli kavsarasıyla ona benzer biçimde bezenmiş altın yaldızlı mihrap bunlardan bazısıdır.
Caminin Eyüp Meydanı yönündeki (batı) dış avlusuna gene barok üslupta yapılmış batıda ve güneyde bulunan iki kapıdan girilir. Güneydeki kapının yanından hünkâr mahfeline çıkan rampa başlar. Dış avlunun kuzeyinde, içinde birçok ünlü kişinin mezarının bulunduğu hazire; ortasındaysa, üzeri sekiz sütuna oturan kubbeli bir saçakla örtülü mermer şadırvan yer alır. İç avlunun kuzeybatı köşesindeki kapı dış avluya açılır; bu avlunun kuzeydoğu köşesinde bir kapısı daha vardır. Ortadaki iki ulu çınarın, mezarı bulduğu sırada yerini belirtmek için Akşemseddin’in diktiği iki çınar dalından yetiştiğine inanılır. Bu ağaçların üstünde bulunduğu set alçak bir taş duvarla çevrilidir. Duvarın üstünde bir metal şebeke dolanır, dört köşesinde ise zarif birer barok çeşme yer alır. Caminin son cemaat yeri revakları avlunun doğu ve batı duvarları boyunca da devam eder; dördüncü (kuzey) duvarın hemen arkasında, tam ortada Eyüp Sultan Türbesi yer alır.
Türbe II. Mehmed zamanında yapılmışsa da, pek çok onarım geçirmiş, değişikliğe uğramıştır. Kefeki taşından, sekizgen planlı, kubbeyle örtülü bir yapıdır. Avluya bakan bir hacet penceresi, bunun yanında da kapısı vardır; bunların üzeri avluya doğru taşan bir saçakla örtülüdür. Türbenin aslı çok yalın olmakla birlikte, bugün hem içi, hem de avluya bakan duvarı 15. yüzyıldan 18. yüzyıla değin çeşitli dönemlere ait çinilerle bezelidir. Sandukanın ayak ucundaki kuyunun, mezarın keşfi sırasında bulunan pınar olduğuna inanılır. Eyüp Sultan Türbesi Müslümanlarca en kutsal yerlerden biri sayıldığı için, yapıldığından beri sürekli ziyaret edilegelmiştir. Osmanlı padişahları da gerek türbeye, gerekse camiye çok önem vermişler, sık sık onartmışlar ve değerli armağanlar sunmaya özen göstermişlerdir. Padişahların tahta çıkarken Eyüp Sultan Türbesi’ni ziyarete gelerek burada kılıç kuşanmaları da V. Mehmed’e (Reşad) değin süren bir gelenek olmuştur. Türbe günümüzde de önemli bir ziyaret yeridir.
hfgsjhdfghsdfughdufhgıudfhgıudhgu
Vefat eden dünürüm için Eyüp Sultan Hazretleri Camiinde mevlüt nasıl okutabilirim.
hfgsjhdfghsdfughdufhgıudfhgıudhgu
lan mal