Özür tayinleri yapılacak mı

8 yıllık kesintisiz eğitim 28 Şubat sürecinin bir dayatmasıydı. Uzun sürmedi, yararlı da olamadı.
Şimdi yine bir başka dayatma ile karşı karşıyayız. Adı da, 4+4+4.
Uzun ömürlü ve yararlı olması çok zor. Çünkü o da bir dayatma!..
Öğretmenin, öğrencinin, velinin, kamuoyunun benimsemediği bir projenin kalıcı ve yararlı olması mümkün değil. Önceki gün buna bir kez daha şahit oldum. Çünkü hala hiç kimse 4+4+4’ün ne olduğunu anlayabilmiş değil.
Hiç kimse, bu konuda önyargı, politik bir bakış ya da reform karşıtlarının itirazı gibi bahanelerin arkasına saklanmasın. Çünkü bilinmezlikten kaynaklanan çok sert itirazlar var. Ben de bu konudan fazlasıyla payımı alıyorum
MEB’e sorarsanız, onları benden daha çok eleştiren yok. Ama onlar yüzünden yemediğim zılgıt kalmadı. En sonuncusunu da önceki gün Zeytinli’de yedim. 12 yıllık temel eğitimi alkışlıyorum ama uygulamasına karşıyım dediğim için çok fena halde eleştirildim. Oysa anlatmak istediğim 12 yıllık temel eğitimin artık zorunluluk haline geldiğiydi. Ama “böylesi olmaz olsun” noktasına geldiler. Peki daha ortada bir şey yok hele uygulama bir başlasın, yanlış görürsek, şimdi olduğu gibi yine hep birlikte eleştiririz diyecek oldum, bu kez de iktidarın borazancı başı haline geldiğime yönelik itirazlar yükseldi. Bakan Dinçer’in bazı konulardaki samimiyetine inanıyorum dediğimde ise onlarca yıllık okuyucu ve izleyicilerim bile, sen gerçekten de Abbas Güçlü müsün diye sorgulamaya başladılar…
Elbette izleyicilerin hepsi aynı görüşte değildi. Ama istisnasız hepsinin 4+4+4 konusunda kafası karışıktı. İzleyicilerin yarısı Zeytinli ve çevresinden gelenler ise diğer yarısı da, söyleşi sahilde olduğu için tatilcilerdi. Yaşlısı da vardı genci de, türbanlısı da vardı bikiniyle geleni de, öğrenci de vardı veli de.
Israrla sorulan soru ise 4+4+4’ün ne getireceğinden çok, ne götüreceğiydi!.. Sayesinde bir çuval fırça yediğimiz Bakan Dinçer’e önerimiz, uygulamadan önce, sistemin ne olduğunu, önce kendisinin öğrenmesi, sonra da kamuoyuna anlatması. Bu dayatmacı tutumuyla yola devam ederse, 4+4+4’ün sonu da kesintisiz 8 yıllık eğitimden farklı olmaz!..

Kaz Dağları
Yaz festivallerinde herkes gülüp eğlenirken, Zeytinli Belediyesi hem onu yapıp hem de güncel sorunları tartışmaya açtı. Ben de bu çerçevede adını bile ilk kez duyduğum bu şirin beldemize gittim. Meğerse bilindik bir yermiş. Akçay‘ı, Altınkum’u da içine alan cıvıl cıvıl bir sahil beldesi. Hemen yakınında Edremit, Burhaniye, Ören ve daha birçok tatil beldesi var. Ama onu farklı kılan Kaz Dağları’nın ve onu özel kılan Sarı Kız’ın eteklerinde olması.
Kaz Dağları deyip geçmeyin Tanrıların Dağı, Zeus’un kükrediği dağlar. Sanki bir orman denizindesiniz. Öylesine boylu boslu göğü delercesine yükselen çamları, çınarları başka yerde gördüm desem yalan olur.
Bir anda sıfırdan 1720 metreye yükseliyorsunuz. Karpuz çatlatan dedikleri buz gibi pınarları, bırakın Türkiye’yi dünyanın başka bir yerinde zor bulacağınız oksijeni ve en önemlisi de Türkmeni, Yörükleri, Giritlileri ve yerel halkıyla, iyi ki gelmişim dedirtiyor.

Balıkesir Zeytinli
Adı üstünde Zeytinli. Zeytinin de, zeytinyağının da en iyisi onlarda. Her ne kadar onu parlatma ve pazarlama konusunda çok becerikli olmasalar da, ileride bu konuda çok fazla yol kat edecekleri kesin.
Belediye Başkanı Hasan Arslan, beldesini farklı kılmak için 7 gün 24 saat çalışıyor. Ama görünen o ki eşi Oya Hanım ondan çok daha aktif. Karı-koca el ele verip Zeytinli için daha iyisini nasıl yaparız arayışı içerisindeler…
CHP’li Şafak Pavey de benden önceki konuşmacılardan birisiydi. Birlikte Kaz Dağlarına çıktık. Her ne kadar doğa hakları ve sosyal politikadan sorumlu genel başkan yardımcısı olsa da eğitime ve gençlere olan ilgisi, bir politikacı için şaşılacak düzeyde samimiydi. Gazeteci anneden gelen alışkanlık olsa gerek, her konuyu açmak istiyor ve her söyleneni not alıyordu. İleriye yönelik çok önemli projelere imza atarsa hiç şaşırtıcı olmaz…

Özür tayinleri
On binlerce öğretmenden her gün binlerce mail geliyor. Hemen hepsi de özür grubu tayinleriyle ilgili. Bakan Dinçer’den biraz daha hoşgörü, biraz daha saygı ve biraz daha duyarlılık istiyorlar.
Bir baba, bir aile reisi, bir hoca gibi düşünmelerini bekliyorlar. Parçalanmış öğretmen aileleri, mastırı doktorası yarım kalmış öğretmenler, sağlık sorunları nedeniyle yaşamı altüst olmuş umutsuzlar ve en önemlisi de 8, 10 yılını en ücra köşelerde geçirmiş öğretmenler, çocuklarının geleceği için hak ettiklerinin karşılığını istiyorlar ve söyledikleri tek söz: Adil olun yeter!..
Özetin özeti: Dünyanın en iyi ürününü de üretseniz, en iyi hizmetini de gerçekleştirseniz, eğer bunu en iyi şekilde anlatamıyorsanız, her şey boşuna. Hele bir de yaptıklarınız tartışmalıysa, imaj her şeydir. Ve maalesef MEB bu konuda bin defa sınıfta kaldı. Ve böyle bir MEB nasıl vizyoner gençler yetiştirecek?…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir