Hava ve Uzay Mühendisliği
Hava ve Uzay Mühendisliği hakkında Bilgi
Hava ve Uzay Mühendisliği, aeronotîk mühendisliği olarak da bilinir, hava ve uzay araçlarının geliştirilmesi, tasarımlanması, yapılması, denenmesi ve çalıştırılmasıyla ilgili mühendislik dalı. Önceleri uçak mühendisliği olarak adlandırılan bu mühendislik dalı sonraları havada ve uzayda işleyen tüm araçların yapımını kapsar duruma geldiği için hava ve uzay mühendisliği olarak anılmaya başladı.
Hava ve Uzay Mühendisliği nedir, Hava ve Uzay Mühendisliği mesleği hakkında bilgi ve tarihi
Makine mühendisliğinin ve aeorodinamik biliminin gelişimine koşut bir gelişme gösteren hava ve uzay mühendisliğine ilişkin ilk tasarımlar Leonardo da Vinci’ye (1452- 1519) aittir. Bu tasarımların çıkış noktalarından ilki kuşlara öykünerek kanat çırpma hareketiyle havada kalma, yüzyıllar sonra helikopterin yapımında kullanılacak olan ikincisi de hava burgusu düşüncesiydi. 1783’te Joseph Michel ve Jacques Etienne Montgolfier kardeşlerin gerçekleştirdikleri balon uçuşuyla insanlı uçuş aşamasına ulaşıldı. 1852’de balonlara itici sistemlerin eklenmesiyle hava gemisi (güdümlü balon) ortaya çıktı ve aerodinamik bilimi bu alanda önemli bir rol oynamaya başladı.
Havadan hafif uçuş araçlarının gelişiminden ayrı bir çizgi izleyen uçağın gelişiminde ise ilk önemli adımlar Sir George Cayley tarafından atıldı. 1799’da ayn bir itici sistem taşıyan tek kanatlı uçak tasarımıyla işe başlayan ve motor yapımı olanaksız olduğu için planöre yönelerek 1849’da ilk başarılı planör uçuşunu gerçekleştiren Cay ley’yi, 1891’den başlayarak beş yıl içinde 2 bini aşkın planör uçuşu yapan Otto Lilienthal izledi. 1903’te Orville ve Wilbur Wright kardeşlerin motor gücüyle çalışan ilk uçağın yapımını başarmaları ve 1909’da daha da geliştirilmiş bir modeli ABD Kara Kuvvetleri’ne satmalanyla hız kazanan uçak yapımı, I. Dünya Savaşı sırasında büyük ilerlemeler kaydetti. Savaş sonrasında sivil amaçlara yönelen ve ilk kez 1920’de bir İngiliz kuruluşu tarafından sivil taşımacılıkta kullanılmaya başlayan uçakların yapımında, daha güçlü motorların yanı sıra yeni malzemelerden de yararlanılmaya başladı. 1933’te tümü metalden yapılmış ilk uçak olan Boeing 247-D hizmete girdi. Metalürji alanındaki gelişmelerin sağladığı daha iyi malzemelerin yanı sıra, motor teknolojisindeki gelişmelerden de büyük ölçüde yararlanan uçak yapımcılığı 1930’lann sonlarına doğru tür- binli motorların ve giderek jet motorlarının yarattığı olanaklarla çok hızlı bir büyüme dönemine girdi. İlk jet uçuşu Almanya’da 1939’da gerçekleştirildi. 1945’te Lockheed F-80’le başlayan askeri amaçlı jet uçağı kullanımı, 1958’de sivil taşımacılığa da aktarıldı. Ticari uçak yapımcılığındaki gelişmeler 1960’lardan başlayarak, özellikle ekonomik nedenlerle yavaşladı.
Hava ve uzay mühendisliği tarihinde, temel süreçler alanındaki sürekli gelişmeye eşlik eden dev teknolojik sıçramalara da rastlanır. Tek parça metal uçak gövdesi, konsol kiriş biçiminde monoplan kanadı, jet motoru, sesüstü hız ve uzay uçuşu bunun örnekleridir. Gerçekte, aerodinamik gövde yapısı, itme, denge ve denetim alanlarında çok hızlı gelişmelerin yaşandığı II. Dünya Savaşı sonrası yıllar, uçak mühendisliğinin de en hızlı değişikliklere uğradığı dönemlerden biri oldu. Alçak hız aerodinamiğinin yerini, sesüstü ve daha da yüksek hızların aerodinamiğine bıraktığı bu dönemde, çatkılı gövdelerin yerini ince metal kabuk gövdeler, içten yanmalı motorların yerini roket ve türbojet motorları aldı; elle denetim, otomatik denetim sistemlerine dönüştü.
Son yıllardaki çalışmalar özellikle, yakıtı en ekonomik kullanan itme sistemlerinin, uçuş ve iniş güvenliğini artırıcı bilgisayarlı elektronik donanımların, ağırlığı azaltmaya ve dayanıklılığı artırmaya yönelik yeni bileşik malzemelerin, etanol, metanol ve sıvı hidrojen gibi yeni yakıtların ve kısa erimlerde kalkıp inebilen, helikopterin manevra yeteneğiyle uçağın hızını ve verimliliğini birleştiren modellerin geliştirilmesinde yoğunlaşmıştır.
Uzay mühendisliği alanındaki çalışmalar K. E. Tsiolkovski’nin 19. yüzyıl sonlarındaki kuramsal ve deneysel araştırmalarıyla başlamıştı. 1926’da Robert H. Goddard’m ilk sıvı yakıtlı roketi havalandırmayı başarmasıyla pratik uygulamalan başlayan bu dal, 1960’lara gelindiğinde olağanüstü bir gelişmeye konu oldu. 1957’de ilk yapay uydu olan “Sputnik I” SSCB tarafından Yer’in yörüngesine oturtuldu. 1969’da insanın Ay’a ayak basmasıyla teknolojinin doruk noktalarından birine ulaşıldı. Uzay mühendisliği günümüzde uçak gibi kalkıp inebilen uzay mekiklerini ve gezegenlerarası uçuşu gerçekleştiren uzay araçlarını yapabilecek düzeye gelmiştir.
Hava ve uzay mühendisliği alanına giren temel teknolojiler, aerodinamik, itme, gövde yapısı, denge ve denetime ilişkin olanlardır. Bu alandaki mühendislik çalışmaları çeşitli araştırma merkezlerinde yürütülür. Endüstri tasarımcıları, en son teknolojik gelişmelerden yararlanarak, kendilerinden istenen özelliklere uygun bir ilk araç tasarımı geliştirirler. Bunu, mühendislerin aracı oluşturan parçalar üzerindeki tasarım ve geliştirme çalışmaları izler. Daha sonra aracın ilk örneklerinin yapımına ve denenmesine geçilir. Yeterli uçuş denemesi yapıldıktan sonra da geniş çaplı üretim ve işletme çalışmaları başlar. Mühendisler bu süreçlerin her aşamasında yer alırlar.
Hava ve uzay mühendisliği uygulaması, tüm uçuş araçları için geçerli olan temel ilkelere dayapır. Bunlar, yüksek termodinamik ve itici verimliliklere sahip bir itme sistemi, en düşük ağırlıkta ve en yüksek dayanıklılıkta bir anayapı, uçuş sırasında dengeli ve en yüksek aerodinamik verimliliğe sahip bir dış profil, duyarlı bir denetim ve güdüm sistemi ile tüm bu unsurlan aracın istenen verimliliğe ulaşabilmesini sağlayabilecek biçimde bir araya getiren uygun bir tasarımdır. Bu ilkelerin kavranması, malzeme, katı ve yapı mekaniği, termodinamik, akışkanlar mekaniği ve elektrik gibi mühendislik bilimlerinin öğrenimiyle olanaklıdır.
Hava ve uzay mühendisilerinin temel çalışma alanları, hava taşıtı ve uzay-havacılık sanayileri ile bu sanayilere ara mal üreten sektörlerdir. Bu alanlarda çalışan hava ve uzay mühendisleri, temel ilkeler üzerindeki araştırmalardan donanım tasarımı ve üretimine kadar değişen çeşitli görevlerde çalışırlar.
Çoğu ülkede, hava ve uzay mühendisi çalıştıran kurumlar arasında ilk sırayı devlet alır. Devlete ait kuruluşlarda çalışan hava ve uzay mühendislerinin görevleri temel olarak araştırma, geliştirme ve satınalmadır.
Üniversiteler ve havayolu şirketleri de bir oranda hava ve uzay mühendisi istihdam ederler. Havayolu şirketlerinde, yeni donanımların sağlanması ve çalışmakta olan donanımların bakım ve işletilmesi açısından çok sayıda önemli mühendislik işlevlerine gerek duyulur.