Vücudumuzda Sistemler Konusu

Vücudumuzda Sistemler Konusu,
Vücudumuzdaki Sistemler ,

VÜCUDUMUZDA SİSTEMLER

DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ:

İnsanların ve hayvanların vücuduna şekil veren dik durmasını ve kaslarla birlikte hareketi sağlayan sisteme iskelet sistemi denir.İki çeşit iskelet tipi vardır.

1. Dış İskelet: Vücudun dış kısmında birtakım organik ve inorganik maddelerden oluşmuş cansız bir yapıdır.Midye salyangoz ve hamamböceği gibi hayvanların iskeleti dış iskelettir.Dış iskelet;
*Hareketi engeller büyümüyeyi sınırlar
*Su kaybedilmesine engel olur.(özellikle karada yaşayan canlılarda)
*Büyüme sırasında zaman zaman değiştirilir.
*Kaslar iskelete içten bağlanır.

2. İç İskelet:
Vücudun içinde bulunur.Organik ve inorganik maddelerden oluşmuştur.Omurgalı hayvanların iskeletidir.

*Kemik veya kıkırdaktan oluşmuştur.(Köpekbalığı iskeleti tamamen kıkırdaktır.)
*Hareketi engellemez büyümeyi sınırlamaz.
*Kaslar iskelete dıştan bağlanır.
*Üzerinde deri kıl tüy gibi yapılar vardır.

İNSANDA İSKELET SİSTEMİ:

İnsan vücudundaki iskelet sistemi yaklaşık 207 kemikten meydana gelir..Bebekken iskeletteki kemik sayısı daha fazladır.Büyüdükçe bazı kemikler birleşir ve kemik sayısında azalma olur.
İnsan iskeleti baş gövde ve üyeler(kollar ve bacaklar) olmak üzere üç bölümde incelenir.

BAŞ iSKELETİ: Bu bölümdeki kemikler birbirlerine kaynaşmışlardır.Oynamaz eklemlerle bağlıdırlar. Sadece alt çene kemiği oynar eklemdir.

GÖVDE İSKELETİ: Göğüs kafesi omurga ve kalça kemerinden oluşur.Sırt omurları göğüs kemiği ve 12 çift kaburga göğüs kafesini meydana getirir.Göğüs kafesi sayesinde kalp ve akciğerler korunur.
Omurga omur denen kemiklerden oluşmuştur.Ortasında omurga boyunca omurilik uzanır.Omurga 33 omurdan oluşur.

– Boyun ( 7)
– Sırt (12)
– Bel ( 5)
– Sağrı ( 5)
– Kuyruk Sokumu (4)

ÜYELER İSKELETİ:
Kol ve bacaklar kemik köprülerle bağlanmışlardır.Kol kemikleri omuz kemeri ile bacak kemikleri kalça kemeri ile gövdeye bağlanır.

İskelet:
1. Dik durmamızı sağlar.
2. Vücudumuza şekil verir.
3. İç organlarımızı korur.
4. Hareketimizi sağlar.(Kaslarla birlikte)
5. Mineral depo eder.
6. Kan hücresi üretir.

İskelet sisteminde bulunan kemikler 3’e ayrılır.

1. Uzun Kemikler:İki ucu şişkin silindirik yapılı kemiklerdir.İki uçta bulunan büyük bölümlere baş denir.Baş kısımlarda süngerimsi kemik dokusu gövde bölümü ise sert kemik dokusundan oluşur.Kemik uçlarında kırmızı ilik gövdedeki kanalın içinde boylu boyunca sarı ilik bulunur.
Kol ve bacak kemikleri uzun kemiklere örnektir.

2. Kısa Kemikler:Boyu ve genişliği birbirine yakın olan kemiklerdir.Omurgadaki omurlar el ve ayak bileklerinin kemikleri kısa kemik örnekleridir.

3. Yassı Kemikler:Genişliği fazla olan kemiklerdir.İçlerinde sarı ilik bulunmaz. Kafatası kaburga kürek ve kalça kemikleri yassı kemiklere örnektir.
KEMİĞİN YAPISI

Kemikler yapısal olarak incelenirse; canlı kemik hücreleri(osteosit) ile cansız olan ara madde(osein)den oluştuğu görülür.Ana maddenin yapısında magnezyum potasyum sodyum bikarbonat vardır.
Bütün kemikler periost adı verilen bir kemik zarı ile örtülüdür.Periost kemiğin enine büyümesini beslenmesini ve onarılmasını sağlar.
Kemikler yapısal olarak ikiye ayrılır.
1. Sert kemik(sıkı kemik):
Kemik zarının hemen altında bulunur ve kemiğe sertlik verir.Uzun kemiklerin yassı bölümünde yassı ve kısa kemiklerin de dış kısmında bulunur.Boşluğu olmayan pürüzsüz bir yapısı vardır.

SARI İLİK:Sadece uzun kemiklerin içindedir.Yağ depolar.Kırmızı ilik yetersiz kaldığında ak yuvar üretir.

2. Süngerimsi Kemik:İçinde gözenekleri olan bir yapıdır.Boşluklar kırmızı ilik ile doludur.Uzun kemiklerin baş kısmı ile yassı ve kısa kemiklerin iç kısmında bulunur.

KIRMIZI İLİK:Süngerimsi kemik dokusunda bulunur.Kan hücresi üretir.

* Kemiklerin başlarında kıkırdak doku bulunur.Hareket ederken kemiklerin aşınmasını önler.Ayrıca kemiğin boyuna büyümesini sağlar.

* İskelet vücudumuzun kalsiyum deposudur.Vücuttaki kalsiyumun yaklaşık %99’u iskelette bulunur.Geride kalan % 1’lik bölüm kandadır.Kanda kalsiyum azalırsa kemiklerden kana kalsiyum geçişi olur.

Kemik Oluşumunu Etkileyen Faktörler

a)Genetik faktörler
b)Hormonlar
c)Mineraller(kalsiyum fosfor) Mineraller kemiğe sertlik vermesinin yanısıra kemik erimesinde miktarı azaltır.
d)Vitaminler.Kemiğe esneklik verir.Vitamin eksikliğinde raşitizm hastalığı ortaya çıkar.

EKLEMLER

Kemiklerin arasında bulunan kemikleri birbirine bağlayan ve hareketi sağlayan noktalara eklem denir.Hareket yeteneklerine göre eklemler 3 bölüme ayrılır.

1. Oynar Eklemler: (hareketli eklemler)
Hareket yetenekleri çok olan eklemlerdir.Eklemi oluşturan iki kemiği bağ doku ve eklem bağları birleştirir.Eklem boşluğunda kaygan bir sıvı vardır.Bu sıvı rahat hareketi sağlar ve kemiklerin aşınmasını önler.
Örnek: Kol ve bacak eklemleri.

2. Oynamaz Eklemler:(hareketsiz eklemler)
Hiç hareket etmeyen eklemlerdir.
Örnek: kafatası yüz eklemlerileğen kemiği ve kalça eklemleri

3. Yarı Oynar Eklemler:(az hareketli eklemler)
Hareket yetenekleri kısıtlıdır.
Örnek: Omurgadaki omurlar arasındaki eklemler

* Kemikler ve eklemler kendiliğinden hareket edemezler.

KASLAR

Kaslar vücuda genel şeklini verir ve hareket etmemizi sağlar.Kasılma ve gevşeme yeteneğine sahip olan ipliksi yapılardır.Lif demetleri halindedirler.Kas demetleri TENDON adı verilen yapılarla kemiklere bağlanırlar.
Kasların hareket edebilmesi için enerjiye ihtiyaç vardır.
Kaslar kasılıp gevşemek için besin ve oksijene ihtiyaç duyarlar.Kaslar ne kadar çok çalışırsa o kadar çok besin ve oksijen gerekir.Fazla hareket ettiğimizde kaslara taşınan oksijen yetersiz kalır ve yeterli enerji üretilemez.Bunun sonucunda kaslar yorulur.Yorgunluk laktik asit birikimesi sonucunda olur.Kasın kasılması sırasında;
– Oksijen ve besin miktarı azalır
– Karbondioksit miktarı artar.

Kasların çalışması sinirler tarafından kontrol edilir.Sinir uyartısının belli bir düzeyin üzerinde olması halinde kaslar harekete geçer.Uyartının gerçekleştiği en düşük uyarı şiddetine eşik şiddeti denir.

Kaslar çalışma biçimine ve bulundukları yere göre farklılık gösterir.Vücudumuzda üç çeşit kas vardır.

1. Kırmızı (çizgili) kaslar
2. Beyaz (düz) kaslar
3. Kalp kası

Kırmızı Kaslar:(çizgili kas iskelet kası)
İskeleti saran ve isteğimizle çalışan kaslardır.Hücreleri lif şeklinde uzamıştır ve birden fazla çekirdeğe sahiptir.Hızlı ve kısa süreli çalışırlar.Kol ve bacaklarda gözkapağında dilde bulunurlar.Hücrelere yeterli oksijen gitmediği durumlarda oksijensiz solunum yapabilirler.

Beyaz Kaslar (düz kas):
Hücreleri uzun ve mekik şeklindedir.Tek çekirdeğe sahiptir.İsteğimiz dışında çalışır.Yavaş uzun süreli ve ritmik çalışırlar çabuk yorulmazlar.Bağırsak mide gibi iç organların duvarlarında bulunurlar.

Kalp Kası:
Kalbin yapısında bulunan kırmızı renkli özel bir kastır.hücreleri çok çekirdeklidir.Sürekli ritmik ve hızlı çalışır. Yorulmaz.

KASLARIN ÇALIŞMASI:

Hareket için kasların birbiri ile uyumlu bir şekilde çalışması gerekir.Bu da kasların sinirlerle bağlantısını gerektirir.Kaslar sinir sisteminin uyarısı ile çalışır.Ancak kasların bu uyarıya cevap vermesi için uyarı eşik şiddetinin üzerinde olmalıdır.Eğer uyarı eşik şiddetinin altında ise kaslar buna cevap vermez.
Kasılıp gevşeme yeteneğine sahip olan kaslar kasılırken kas boyu küçülür eni artar.Hacmi değişmez.Gevşeme durumunda kas boyu uzundur.
Kemiklerin hareket ettirilmesi için karşılıklı iki kasın zıt olarak hareket etmesi gerekir.Örneğin; kolun ön yüzyinde bulunan bir kas kasılırken arka tarafta bulunan kas gevşer ve hareket gerçekleşir.Bu tip çalışan kaslara zıt etkili kaslar denir.

Çizgili Kasın Çalşma Modeli
*Kaslar kasıldıklarında boyları kısalır.Bu yüzden uzun süre futbol oynayan kişilerin boyları kısa olur

HAREKET SİSTEMİNİN SAĞLIĞI

Hareket sisteminin sağlığı için
– Dengeli beslenmeliyiz.
– Kalsiyum fosfor protein ve D vitamini içeren besinler almalıyız.
– Yaşımıza ve vücudumuza uygun spor yapmalıyız.
– Ağır yük taşımaktan kaçınmalıyız.
– Kambur durmamalıyız.
– Yüksek topuklu ayakkabılardan kaçınmalıyız.
– Fazla kilo almamalıyız.

SOLUNUM SİSTEMİ

Canlılar gelişmek büyümek ve yaşamsal faaliyetlerini sürdürmek için enerjiye muhtaçtır.Enerji organik besinlerin hücre içinde yakılması ile elde edilir.Yanma olayının olması için oksijen gereklidir.
Besinlerin hücre içinde oksijenle parçalanarak enerji açığa çıkması olayımna hücresel solunum denir.
Solunum sistemi hücresel solunum için gereken oksijenin dışarıdan alınarak kana verilmesi hücresel solunumda oluşan karbondioksit gazının da dışarı atılması işlemini gerçekleştiren sistemdir.
DIŞ SOLUNUM:Oksijenin solunum organları yolu ile dışardan alınarak karbondioksitin dışarı atılması olayıdır.
HÜCRESEL SOLUNUM:Besinlerin hücrelerde oksijen yardımı ile yakılıp enerji üretilmesidir.Oluşturulan enerji metabolizmamızın çeşitli faaliyetleri için kullanılır.

Solunum sırasında aşağıdaki reaksiyon meydana gelir.

Bazı canlılar oksijen kullanmadan besinleri parçalayıp enerji elde ederler.Bu solunuma oksijensiz solunum ( fermantasyon) denir.Fermantasyon ile elde edilen enerji miktarı azdır.

Solunum enzimler ile gerçekleşir.

Tek hücreli canlılarda solunum hücre yüzeyi ile gerçekleşir.Ama çok hücreli canlılarda solunum için özel organlar gelişmiştir.Solunum bu organlarla olur.

İNSANDA SOLUNUM SİSTEMİ

İnsanda solunum organları; burun yutak gırtlak soluk borusu ve bronşlar akciğerlerdir.

BURUN: Hem solunum hem de koku alma organıdır.Ayrıca aldığı havayı temizler ve ısıtır. Burnun içindeki kıllar hava ile gelen toz parçalarını tutar.Burundaki özel burun salgisi(mukus) da havayı nemlendirir. Burunda bulunan kılcal damarlar alınan havayı ısıtır.Böylece hava akciğerlere gitmek için temizlemiş ve ısıtılmış olur.Bu nedenle ağızdan değil burundan nefes alınması gerekir.
Solunum burunla başlar.

YUTAK:Soluk borusu ve yemek borusunun birleştiği yerdir.Yutağın üst kısmında küçük dil bulunur. Lokmanın yutulması sırasında küçük dil yukarı çekilerek soluk borusunu kapatır.Lokma yemek borusuna geçer.Yutma sırasında solunum durur.Diğer zamanlarda soluk borusu açıktır.

GIRTLAK:Yutaktan sonra gelen soluk borusunun genişlemiş kısmıdır.Yutaktan gelen hava soluk borusuna iletilir.Kıkırdaktan yapılmıştır.Gırtlağın içinde epitel dokudan yapılmış ses telleri vardır.Soluk verme sırasında ses telleri titreşir ve ses oluşur.Sesler ağızda dişler dil dudak ve damak yardımı ile konuşmaya dönüşür.

SOLUK BORUSU:Gırtlaktan akciğere kadar uzanan boğumlu bir organdır.25 cm genişliğinde 10 cm uzunluğundadır.Üstüste dizilmiş C şeklinde kıkırdak halkalardan yapılmıştır.Bu yüzden büzülmez.
Soluk borusunun iç yüzü ıslak ve kaygandır.Burada titrek tüyler bulunur.(siller)Siller soluk borusuna giren toz ve mikropları dışarı atar.
Soluk borusu arka kısımda sırt omurunun ( 4. omur ) hizasında iki kola ayrılır.Bu kollara bronş denir.Bronşlar iç kısımlarda dallanır ve bronşçukları oluşturur. Bronşçukların uçlarında ise alveol denen hava kesecikleri bulunur.

 

bronş ve bronşçuklar

ALVEOLLER: Akciğerlerin içindeki hava kesecikleridir.Tek tabakalı epitel dokudan yapılmıştır.Alveollerle akciğer kılcal damarları arasında gaz değişimi olur.(okijen-karbondioksit)

AKCİĞERLER: Göğüs kafesinin içinde bulunur.Diyafram kasının üzerinde yer alan bir çift organdır.(sağ akciğer sol akciğer)Açık pembe renkte ve süngerimsi bir tapıdadır.
Sağ akciğer üç parçalı (lob) sol akciğer iki parçalıdır.Sol akciğer kalbe yer açmıştır bu nedenle sağ akciğerden daha küçüktür.
Akciğerlerin etrafı çift zarla çevrilidir.Bu zara pleura denir.İçlerinde ise alveoller bulunur.Bir akciğerde yaklaşık 300 milyon alveol bulunurAlveollerin sayısının fazla oluşu akciğer yüzeyinin solunum yüzeyinin genişlemesini sağlar.Her bir alveolun etrafı kılcal damarlarla sarılmıştır.

SOLUK ALIP VERME

Soluk alıp verme omurilik soğanı tarafından kontrol edilir.Diyafram adı verilen yassı kas göğüs boşluğunun altını kapatan bir kastır.Hem diyafram hem göğüs kasları soluk alıp vermeye yardımcı olur.Diyafram kasılıp gevşeyerek akciğerlere hava girip çıkmasını kolaylaştırır.Göğüs kası ise kaburgaların arasının açılıp kapanmasını sağlar.
Soluk alırken;
– Diyafram aşağı çekilerekkasılır düzleşir
– Gögüs kasları kasılır kaburgalar yukarı kalkar.
– Akciğerler genişler hava alveollere gider.
– Göğüs boşluğu genişler.
– Alveollere gelen havanın içindeki oksijen kılcal damarlara geçer ve tüm vücuda dağılır.
Soluk verirken;
– Diyafram yukarı doğru şişkinleşir.
– Göğüs kasları gevşer kaburgalar aşağı iner.
– Akciğerler daralır iç basınç artar.
– İç basınç dış basınçtan yüksek olduğundan hava akciğerlerden dışarı atılır.
– Vücutta kirlenmiş olan kanın içindeki karbondioksit kılcal damarlar sayesinde alveollere geçer ve solukla dışarı atılır.

* Solunum hızını beyindeki solunum merkezi yönetir.
* Soluk alıp verme dakikada yaklaşık 16-18 kez olur.
* Solunum ile alınan oksijen kılcal damarlarla hücrelere gider ve hücredeki glikozun parçalanması için kullanılır.Solunum mitokondride gerçekleşir.

  1. SOLUNUM YOLU HASTALIKLARI
    FARANJİT: Yutağın iltihaplanması sonucu ortaya çıkar.
    LARENJİT: Gırtlağın iltihaplanmasıdır.
    BRONŞİT: Bronşların iltihaplanması ile meydana gelen bir hastalıktır.
    ZATÜLCENP: Akciğerin etrafını saran zarın iltihaplanmasıdır.
    ZATÜRRE: Akciğerin zatürre mikropları ile iltihaplanmasıdır.
    NEZLE VE GRİP: Virüslerin üst solunum yollarında oluşturduğu hastalıklardır.

    SOLUNUM SİSTEMİNİN SAĞLIĞI

    – Yaşanılan yerin temiz havalı olmasına dikkat etmelidir.
    – Sigara içmemeli ve pasif içici olmamalıdır.
    – Soğuk tozlu ve kuru havadan kaçınmalıdır.
    – Nezleli ve gripli kişilerden uzak durulmalıdır.
    – Mümkün olduğunca burundan nefes alınmalıdır.

    DOLAŞIM SİSTEMİ

    Yaşamımızın ve vücudumuzdaki faaliyetlerin devamı için hücrelere gerekli olan maddelerin(besin ve oksijen) iletilmesi ve hücrelerde yanma sonucu oluşan artık maddelerin(besin artığı ve karbondioksit) dışarı atılması gerekir.Hücrele gerekli maddelerin taşınması ve artık maddelerin gerekli organlara taşınması işini üstlenen sisteme dolaşım sistemi denir.Bu iş birtakım kanallar ve sıvılarla gerçekleşir.
    – Sindirim sisteminde sindirilen besinler ve akciğerlerden gelen oksijen doku hücrelerine ulaştırılır.Hücrelerde oluşan artık maddeler de boşaltım organlarına taşınır.
    – Vücut ısısının tüm organizmaya dengeli bir şekilde dağılımı sağlanır.
    – Üretilen hormonlar kan ile gerekli yerlere taşınır.
    – Vücuttaki doku ve organlar arasında ilişki kurulur.Böylece hem dokuların hem kanın su besin yuz ve solunum gazları miktarları düzenlenmiş olur.

    İnsanda Dolaşım Sistemi:

    Dolaşım sisteminde
    1. Kalp
    2. Damarlar
    3. Kan görev yapar.

    1. KALP:Kalp; göğüs boşluğunda sol akciğerin altında ve göğüs kemiğinin arkasında yer alır.Kalp kanın tüm vücudumuza ulaşmasını sağlayan bir pompa gibidir.Tabanı üstte tepesi altta ucu sola dönüktür.İnsanda kalp dört gözlüdür. İki kulakçık ve iki karıncıktan oluşur.
    Kulakçıklar; kalbe gelen kanın toplandığı
    Karıncıklar ise; kalpteki kanın kalpten pompalandığı yerlerdir.
    Karıncıklardaki kas tabakası kulakçıklardaki kas tabakasına göre daha güçlü olduğundan karıncıkların kan pompalama gücü daha fazladır.
    Kalbin sağ tarafındaki kulakçık ve karıncıkta kirli kan(karbondioksiti çok) sol tarafındaki kulakçık ve karıncıkta da temiz kan(oksijeni çok) bulunur.
    Kulakçıklarla karıncıklar arasında kanın geri akmasını engelleyen kapakçıklar bulunur.
    Sağ kulakçık ile sağ karıncık arasında üç sol kulakçık ile sol karıncık arasında iki kapakçık vardır.
    Karıncıklardan çıkan atardamarlarda yarım ay şeklinde üçlü kapakçıklar bulunur.Bu kapakçıklar sayesinde kalpten damarlara geçen kanın tekrar kalbe geri dönmesi engellenir.
    Sağ kulakçığa alt ve üst ana toplardamar sol kulakçığa akciğer toplardamarı açılır.
    Sağ karıncıktan akciğer atardamarı sol karıncıktan ise aort atardamarı çıkar.(Aort en büyük atardamardır.)

    Kalp dıştan içe doğru üç tabakadan oluşur.
    1. Perikard: Kalbin en dış tabakasıdır.İki katlı zardan oluşur.İki zar arasında bir sıvı bulunur.Bu sıvı kalbin çalışmasını kolaylaştırdığı gibi dıştan gelen basınçlara karşı da kalbi korur.
    2. Miyokard: Kalbin orta tabakasıdır.Çizgili kaslarda oluşmuştur(kalp kası) ancak istem dışı çalışır.Miyokard tabakası kalbin kasılıp gevşemesini sağlar.Kalbi besleyen koroner damarlar bu tabakadadır.
    3. Endokard: En içteki tabakadır.Tek tabakalı epitelden meydana gelmiştir.Oldukça kaygan sağlam ve pürüzsüzdür.

    Kalbin görevi; vücuda sürekli kan pompalamaktır.

    Kalbin Çalışması:

    – Kalbin kulakçık ve karıncıkları sırasıyla kasılıp gevşer.Kasılmalar sistol gevşemeler diastol olarak adlandırılır.Kulakçıklar kasıldığında karıncıklar gevşer kulakçıklarla karıncıklar arasındaki kapakçıklar açılır.Kulakçıklardaki kan karıncıklara geçer.
    – Kalbin karıncıkları kasıldığında kulakçıklar ve karıncıklar arasında bulunan kapakçıklar kapanır.Kulakçıklara kan dolarken karıncıklardan vücuda ve akciğerlere kan pompalanır.

    * Kalbin her kasılıp gevşemesine NABIZ denir.Nabız dokuların kana olan ihtiyacına göre hızlanır ya da yavaşlar.Sağlıklı bir insanda kalp atış hızı dakikada 75-76 kadardır.
    * Sıcaklık sinirler yaş hormonlar kandaki oksijen ve karbondioksit miktarı gibi etkenler kalp atış hızını etkiler.
    * Kalpten pompalanan kanın atardamar çeperine yaptığı basınca TANSİYON denir.

    EK BİLGİ:
    Kalbi dört odacıklı olan canlılarda kirli ve temiz kan birbirine karışmaz.(Kuşlar ve memelilerde)Bu canlıların vücut ısısı sabittir.Sıcakkanlı hayvanlardır.
    Kalbi dört odacıklı olmayan canlılarda kirli ve temiz kan birbirine karışır.(Kurbağa ve sürüngenlerde).Böyle canlıların vücut ısısı değişkendir soğukkanlı hayvanlardır.Soğukkanlı canlılar vücut ısılarını sabit tutamadıkları için kışı uykuda geçirirler.

    2. KAN DAMARLARI:

    Kan damarları ağ şeklinde tüm vücudu sararlar.İnsan vücudundadamarlar;
    – Atardamarlar
    – Toplardamarlar
    – Kılcaldamarlar olark üç bölümde incelenir.

    ATARDAMARLAR: Kanı kalpten diğer organlara taşıyan damarlardır.Temiz kan taşırlar.(Akciğer atardamarı hariç.Bu damarda kirli kan bulunur.) Atardamarlarda kan akışı hızlıdır.Diğer damarlara göre daha kalın ve daha sağlam yapılıdırlar.

    TOPLARDAMARLAR: Vücuttan toplanan kanı kalbe taşırlar.Kirli kan taşırlar.(Akciğer toplardamarı hariç.Bu damarda temiz kan bulunur.)Vücudun alt kısımlarında bulunan toplardamarlarda kanın geri akmasını engelleyen kapakçıklar vardır.Kan akışı atardamarlarda olandan yavaş ama kılcaldamardaki akıştan hızlıdır.

    KILCALDAMARLAR: Vücuttaki en ince ve en yaygın damarlardır.Atardamarlarla toplardamarları birbirine bağlarlar.Tek sıra epitel hücreden oluşurlar.Çeperleri incedir.Kan ile doku hücreleri arasında madde alışverişi sağlarlar. Kan akışı en yavaş olan damarlardır.

    KAN DOLAŞIMI

    İnsanda dolaşım büyük kan dolaşımı ve küçük kan dolaşımı olarak ikiye ayrılır.
    BÜYÜK KAN DOLAŞIMI:Kalp ile organizma arasındaki kan dolaşımıdır.Kalbin sol karıncığından pompalanan temiz kan aort atardamarı ile doku ve organlara dağılır.Kirlendikten sonra alt ve üst ana toplardamar ile kalbin sağ kulakçığına geri döner.
    KÜÇÜK KAN DOLAŞIMI:Kalp ile akciğer arasındaki dolaşımdır.Amaç kanın temizlenmesini sağlamaktır.Kalbin sağ karıncığından pompalanan kan akciğer atardamarı ile akciğere gelir.Temzilendikten sonra akciğer toplardamarı ile kalbin sol kulakçığına geri döner.

    KAN:Kalp tarafından pompalanarak bütün vücuda yayılır.Dokulara besin ve oksijen taşır.Dokulardan karbondioksiti ve diğer artık maddeleri uzaklaştırır.Kan iki kısımdan meydana gelir.
    1. Kan plazması
    2. Kan hücreleri

    1. KAN PLAZMASI: Kanın % 55’lik bölümünü meydana getiren sıvı kısmıdır.Plazma içinde kan proteinleri hormonlar antikorlar glikoz aminoasit yağ vitamin mineraller karbondioksit üre ve su bulunur.Kanda kanın damar içinde pıhtılaşmasını önleyen heparin isimli bir protein vardır.
    Antikorlar ise vücut savunmasında rol almak üzere kan hücreleri tarafından sentezlenip plazmaya salınır.
    Kan bir deney tüpünde bekletilirse kan hücreleri ve kan proteinleri tüpün dibine çöker.Tüpün üst kısmında ise açık sarı renkli bir sıvı görülür.Bu sarı sıvıya serum denir.

    2. KAN HÜCRELERİ:Kan hücreleri şunlardır.

    Alyuvarlar(Eritrosit):
    – Kana kırmızı rengini veren hemoglobin taşır.
    – Kanda solunum gazlarının taşınmasını sağlar.
    – Kırmızı kemik iliği karaciğer ve dalakta üretilir.
    – Memelilerin olgun alyuvarları daha fazla oksijen ve karbondioksit taşımak için çekirdeksizdir.
    – 1 milimetre küp kanda 3-5 milyon alyuvar bulunur.
    – Yükseklere çıkıldıkça oksijen miktarı azaldığı için kandaki alyuvar sayısı artar.

    Akyuvarlar(Lökosit):
    – Çekirdekli beyaz kan hücreleridir.
    – 1 milimetre küp kanda 7000- 10 000 kadar bulunur.
    – Vücudu mikroplara karşı fagositoz(mikropları yutma) ve antikor üreterek (mikropları öldürme) korurlar.
    – Vücuda mikrop girdiği zaman sayıları artar.
    – Kırmızı kemik iliğinde lenf düğümlerinde ve timüs bezinde üretilirler.

    Kan Pulcukları:(Trombosit)
    – Çekirdeksiz ve oldukça küçük kan hücreleridir.
    – 1 milimetre küp kanda 200-300 bin kadar kan pulcuğu vardır.
    – Kanın pıhtılaşmasında görev yaparlar.
    – Kırmızı kemik iliğinde üretilirler.

    ANTİJEN; vücuda giren zararlı maddelerdir.Savunma sistemimiz her antijene özel ANTİKOR
    üretir. Oluşan antikorlarla ya mikrobun kendisi yok edilir ya da mikrobun ürettiği zararlı madde (toksin) etkisiz hale getirilir.

    KANIN GÖREVLERİ:
    1. Dokulara besin ve oksijen taşır.
    2. Hormonları taşır.
    3. Karbondioksit ve diğer atık maddeleri dokulardan uzaklaştırır.
    4. Vücudu mikrop ve yabancı maddelere karşı korur.
    5. Vücut ısısını belirli sınırlar içinde tutar.
    6. Yaralanma sırasında pıhtılaşarak kanamayı durdurur.

    KAN GRUPLARI:

    İnsanda alyuvarların yüzeyinde özel proteinler (antijenler) bulunur.Bunlar A ve B antijenleridir. Ayrıca kan plazmasında antikor denen özel çöktürücü proteinler vardır.
    Buna göre dört çeşit kan grubu ortaya çıkar.

    Aynı cins antijenle aynı cins antikor birbirini çökeltir.Bu yüzden kan alışverişlerinde alıcının antikoruna vericinin antijenine bakılır.

  2. 03-04-2011 12:58#3

    Cevap: Vücudumuzda Sistemler Konusu

    Rh FAKTÖRÜ:
    Alyuvarlarında Rh faktörü taşıyan insanlar (Rh pozitif)
    Alyuvarlarında Rh antijeni taşımayan insanlar(Rh negatif) olarak adlandırılırlar.

    Rh kan grubunda kan nakli: Rh pozitif Rh negatife kan veremez.
    Zorunlu durumlarda Rh negatif Rh pozitife kan verebilir.

    KAN UYUŞMAZLIĞI:

    Anne ile karnındaki bebeğin kanı birbirine karışmaz.Bazı bozukluklar sebebiyle Rh (+) olan bebeğin kanı Rh(-) olan annesinin kanına karışırsa bebekten gelen Rh antijenlerine karşı annenin kanı Rh antikorları üretir.Anne kanında üretilen Rh antikorları bebeğin antijenleri ile birleşerek alyuvarların parçalanmasına neden olur.Bu kan uyuşmazlığı sadece anne Rh(-) baba Rh(+) ve bebek Rh(+) olduğu zaman ortaya çıkar.

    KAN BAĞIŞI:

    Kan hayat kurtaran ve tedavi edici özelliği olan bir maddedir.Trafik kazaları yeni doğan bebekte ortaya çıkan kan uyuşmazlıkları yaralanmalar ameliyatlar doğal afetler gibi acil durumlar için ya da talasemi lösemi gibi sürekli kan hastalığı olanlar için diyaliz ve kanser hastaları gibi sürekli kana ihtiyaç duyan hastalar için kan bağışı yapılmalıdır.
    * 18 ile 65 yaş arası ve 50 kg’ın üstünde olanlar sağlıklı iseler kan bağışı yapabilirler.
    * Yılda 4 kez 3’er ay aralıklarla kan bağışı yapılabilir.
    * Kan bağışı yaptığımız zaman bir insanın hayatını kurtarmakta işe yaradığımız için manevi yönden de kendimizi rahat hissederiz.

    Kan Bağışının Yararları:
    1. Kemik iliğinin yağlanmasını önleyerek kandaki yağ oranını düşürür.
    2. Kalp krizi riskini % 90 azaltır.
    3. Kan verildiğinde vücuttaki genç hücreler dolaşıma katılacağı için kişi kendini dinç hisseder.
    4. Stres yüksek tansiyon yorgunluk baş ağrısı gibi rahatsızlıkların giderilmesinde fayda sağlar.
    5. Kan bağışlayan kişinin kanının sağlıklı olup olmadığını anlamak için yapılan AİDS Hepatit B Hepatit C gibi taramalardan yararlanılmış olur.

    Her hastaya kendi kan grubundan kan verilmesi gerekir.A ve 0 grubu en yaygın gruplar olmakla birlikte en çok aranan kan gruplarıdır.

    LENF SİSTEMİ:

    Vücudumuzda kan dolaşımına paralel olarak bir de lenf dolaşım sistemi bulunur.Lenf sistemi:
    * Doku sıvısının fazlasını ve içindeki akyuvarları kana karıştırır.
    * Akyuvar üretip vücudun mikroplara karşı savunmasını sağlar.
    * Yağların sindiriminden sonraki ürünlerini kana verir.

    Lenf sistemi:
    1. Lenf sıvısı
    2. Lenf damarları
    3. Lenf düğümlerinden oluşur.

    1. LENF SIVISI: Kılcal kan damarlarından süzülen sıvı dokuların arasına sızar.Buna lenf sıvısı denir.Lenf sıvısı doku sıvısıdır.Lenf sıvısının içinde alyuvar bulunmaz..Akyuvar bulunur.Vücut ağırlığının ¼ ‘ü kadar lenf sıvısı bulunur.Lenf sıvısı beyazdır.Glikoz aminoasit NaCl küçük moleküllü proteinler içerir.

    2. LENF DAMARLARI: .Lenf damarları kan damarlarına göre daha ince duvarlıdır.
    Lenf damarları lenf kılcalları ile başlar. Lenf damarlarının bir ucu kapalıdır.Dokular arasına yayılmıştır. Lenf kılcalları daha büyük lenf damarlarına bağlanır.
    Lenf damarlarının içinde iki parçalı kapakçıklar bulunur. Lenf sıvısının kalbe doğru akmasını sağlar.Geçirgen olduklarından doku sıvısında bulunan parçalar kan dokusuna geçer.
    Lenf damarlarının içinde lenf sıvısı ile birlikte lenfosit denen lenf hücreleri bulunur.

    3. LENF DÜĞÜMLERİ: Lenf damarlarının dolaşım sistemi ile birleştiği yerde bulunan özel hücre kümeleridir.Burada lenfosit adı verilen akyuvarlar meydana gelir.Lenf düğümleri lenf damarları boyunca yerleşmişlerdir.Lenf sıvısı lenf düğümlerinin dar kıvrımlı yerlerinden geçerken içindeki bakterileri burada bırakır. Ve bakteriler buradaki akyuvarlar tarafından fagosite edilir.Bakteriler çok olduğunda lenf düğümlerinde şişme meydana gelir.
    ÖRNEK: Bademciklerin şişmesi.

    Lenf düğümleri kasıklarda koltuk altlarında boyunda karın bölgesinde ve dokular arasında bulunur.Lenf organları ; Lenf düğümleri bademcikler mukoza içi düğümcükler ve dalaktır.

    Lenfin hareketi;Toplardamardaki gibi iskelet kaslarının basıncı ve solunum hareketleri ile sağlanır.Kanın hareketine göre oldukça yavaştır. Çünkü lenfe basınç yapan özel bir kalp ve atardamar yoktur.

    LENF SİSTEMİNİN GÖREVLERİ :
    Madde alış-verişine aracılık eder.
    Doku sıvısını kalbe taşır.
    Kan sıvısının dengede kalmasını sağlar. Bu sistemle kılcal damarlarla alınmayan doku sıvısı içindeki maddeler tekrar dolaşım sistemine dahil edilir.
    Lenfosit üreterek kana verir. Vücudun savunmasında görevlidir.
    Bağırsaktan emilen yağ asitleri gliserol A D E K vitaminlerini dolaşıma katar.
    Lenf düğümlerinde lenf sıvısı süzülerek temizlenir mikroplar öldürülür.

  3. 03-04-2011 13:03#4

    Cevap: Vücudumuzda Sistemler Konusu

    MİKROPLAR:

    Mikroorganizmaların vücutta hastalık yapan çeşitlerine mikrop denir.
    Mikroplar;
    – İyi yıkanmamış yiyeceklerden
    – Havadan
    – Sudan
    – Çeşitli hayvanlarla temastan insanlara geçer.
    Mikroplar vücudumuza solunum sindirim ve kan yolu ile girebilir.Vücuda giren mikrop vücut içinde uygun bir ortam bulduğunda oraya yerleşerek hızla çoğalmaya başlar.

    Virüsler: Canlılar ile cansızlar arasında geçit formunda olan ve sadece canlı hücrenin içine girdiğinde canlılık faaliyeti gösterip çoğalan parazitlerdir.Virüsün kelime anlamı zehirdir.
    Virüslerin yapısı iki kısımdan oluşur.
    1. Protein kılıf
    2. Nükleik asit (DNA ve RNA)

    VİRÜSÜN YAPISI

    Tek çeşit nükleik asit bulundururlar.
    Hücre zarı çekirdek sitoplazma ve organel gibi yapıları bulunmaz.
    Enzim sistemleri yoktur.Bu yüzden hücre içine girmeden canlılık gösteremezler.Sadece kuyruk kısımlarında girecekleri hücrenin zarını eritecek kadar enzim bulunur.
    Canlı hücre içinde yaşayıp üreyebilirler.
    Hücre dışında kristalleşirler.
    Kuduz suçiçeği grip çocuk felci AİDS gibi hastalıkları virüsler yapar.
    Virüslerde enzim sistemi olmadığı için antibiyotikten etkilenmezler.

    Bakteriler:
    Çekirdekleri ve zarlı organelleri bulunmayan mikroorganizmalardır.Sitoplazmalarında sadece ribozom bulunur. Prokaryot hücre yapısındadırlar.DNA ve RNA gibi kalıtım materyalleri sitoplazmadadır.
    Yararlı ve zararlı olanları vardır.Zararlı bakteriler parazit olarak adlandırılır.Hastalık yapanlarına da patojen bakteri denir.(Tifo kolera difteri tetanos zatürre ve verem gibi hastalıkları yaparlar.)
    Hastalık yapan bakteriler antibiyotikten etkilenirler.

     

    BAKTERİNİN YAPISI BAKTERİ ÇEŞİTLERİ
    BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ

    Vücudumuza giren virüs ve bakteri gibi mikroorganizmalarla savaşan sistem bağışıklık sistemidir.Bağışıklık sisteminin yetersiz kaldığı durumlarda hastalık meydana gelir.Mikropların oluşturdukları zararlı maddelere toksin denir.Her mikrop kendine özgü toksin üreterek değişik hastalıklar yapar.Vücudumuzda toksinlere karşı antitoksin denen bir madde üretilir.
    Vücudun hastalık yapan mikoorganizmalara karşı gösterdiği dirence de bağışıklık adı verilir.
    Vücuda mikrop girdiği zaman akyuvar sayısı artar.Akyuvarlar mikropları sararak içine alır ve sindirirler. Bazı durumlarda da bazı akyuvarlar mikrobun ürettiği toksine karşı antikor üretir.Antikorlar kanda bulunduğu sürece aynı mikrop tekrar vücuda girdiğinde hastalık yapamaz.Çünkü akyuvarlar onu tanıyıp yok eder.
    Bir kişi herhangi bir hastalığı ilk kez geçiriyorsa vücudunda o hastalığa karşı antikor üretilir.

    İnsanda iki çeşit bağışıklık görülür.
    1. Doğal bağışıklık
    2. Sonradan kazanılan bağışıklık

    Doğal Bağışıklık:iİnsanın doğumuyla birlikte getirdiği bağışıklıktır.Genetik özelliklerine bağlıdır.Nesilden nesile geçer.İnsan vücudu antikor üretmeden kendini hastalıklara karşı korur.Örneğin; midenin asit salgısı nedeniyle birçok mikrop mide asidinde ölür.

    Sonradan Kazanılan Bağışıklık:Bu bağışıklık vücudun mikroplara karşı antikor oluşturması ile edinilmiş bağışıklıktır.Aktif bağışıklık ve pasif bağışıklık olmak üzere iki çeşittir.

    AKTİF BAĞIŞIKLIK
    Hastalığı Geçirerek Kazanılan Bağışıklık:Vücuda giren mikroplar için vücudun antikor ürettiğini biliyoruz.Aynı mikrop tekrar vücuda girecek olursa vücut bu mikrobu tanıyarak hasta olmaz.Ancak bu durum her hastalık için geçerli değildir.
    Örnek:Kızamık kabakulak geçirenler ömür boyu
    Tifo olanlar 1 – 15 yıl
    Nezle olanlar 15-20 gün bağışıklık kazanır.
    Hastalık Oluşmadan Kazanılan Bağışıklık:Vücuda giren mikroplar çok sayıda değilse vücut hastalıklara karşı dirençli ise akyuvarlar mikropları hastalık yapmaya fırsat vermeden öldürür.Aynı zamanda bu mikroplara karşı oluşturulan antikorlar kanda kalarak mikrop tekrar vücuda girdiğinde onları tanır ve yok eder.
    Aşı ile Kazanılan Bağışıklık:
    AŞI: hasta olmadan önce vücuda verilen zayıflatılmış veya ölü hastalık mikrobudur.
    Aşı sağlıklı insanın vücuduna verilir.Mikroba karşı antikor oluşturulur.Vücut aynı mikropla karşılaşırsa hazır olan antikorlar sayesinde mikrop yok edilir.Aşı koruyucudur tedavi edici değildir.

    PASİF BAĞIŞIKLIK:
    SERUM; hasta olduğumuzda vücuda dışarıdan verilen ve içinde antikor bulunan sıvıdır.Vücuda giren mikroba karşı üretilen antikorlar yetersiz kaldığı zaman serumla vücuda antikor verilerek kandaki antikor miktarı arttırılır.
    Ancak serumla verilen antikorlar kısa sürede yok olur.Bu yüzden bağışıklık uzun süreli olmaz.
    Serum hayvan kanından hazırlanır.At inek gibi hayvanların kanına zayıflatılmış hastalık mikrobu verilir.Hayvanın kanında bu hastalığa karşı antikor oluşur.Hayvanın kanı alınarak antikor bulunan sıvı kısmı ayrılır.İşte bu sıvı kısma serum denir.

    ANTİBİYOTİK; hastalık sırasında kullandığımız ilaçlardır.Bu ilaçlar doktor tavsiyesi ile kullanılmalıdır.Bilinçsizce antibiyotik kullanmak olumsuz sonuçlar doğurabilir.

    Bebeklerin bağışıklık sistemi anne sütünden aldıkları maddelerle güçlendiği için bebeklerin anne sütü emmeleri çok önemlidir.

    DOLAŞIM SİSTEMİNİN SAĞLIĞI ve KORUNMASI

    – Stres sigara yağlı besinlerden uzak durmalıyız.Bunlar damarlarda tıkanmalara yol açar.
    – Yaş ve vücut yapısına uygun işlerde çalışmalıyız.
    – Aşırı yemekten kaçınmalıyız.
    – Yetersiz ve dengesiz beslenmemeliyiz.(Kansızlık meydana gelir.)
    – AİDS sıtma tetanos hepatit B gibi kan yolu ile bulaşan hastalıklara karşı tedbirli olmalıyız.
    – Yaralanmalarda kan kaybının çabuk önlenmesi gerekir.

    Akyuvarların kontrolsüz şekilde çoğalmasıyla LÖSEMİ adı verilen öldürücü bir hastalığa neden olur.
    Kanında pıhtılaşma maddesi eksik olan kişilerde HEMOFİLİ denilen kalıtsal bir hastalık meydana gelir.

    _____________________NEJLA________________________ ________________


     

    ————————————————————————————————————————————————————-

    Vücudumuzda Sistemler Konusu Vücudumuzda Sistemler Konusu, Vücudumuzdaki Sistemler , VÜCUDUMUZDA SİSTEMLER DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ: İnsanların ve hayvanların vücuduna şekil veren dik durmasını

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir