Öğrenciler ve Öğretmenler Açısından Eğitimde Çözüm Bekleyen Sorunlar

Eğitimde Çözüm Bekleyen Sorunlar!Eğitim sistemini sarsan sorunların tespiti ve en kapsamlı çözüm önerilerini bir eğitimci gözüyle değerlendiren saygıdeğer öğretmenimizin görüşleri tartışma yaratacak. İşte çözümsüz kalan ve her geçen gün büyüyerek yenisini yaratan sorunların bilançosu:

● Sınıf Öğretmeni Saltanatı: Lisede çalışan öğretmen, ders varsa ek ders alır, yoksa alamaz. Ama İÖO’daki sınıf öğretmenleri, mesela derse Bilgisayar öğretmeni girse de ek dersini alıyor. Bu haksız kazançtır. Bu nedenle ya ücret tamamıyla kaldırılmalı, veya en azından geçiş için yarısı kesilmeli.

● İ.Ö.O.’daki Seminer İşkencesi: İlköğretim okullarındaki öğretmenlere verilen ücreti gerekçelendirmek için “Seminer” adında yarı işkence yarı formalite faaliyetler yapılmaktadır. Bu uygulama kaldırılmalıdır.

● Sorumluluk-Not Yükseltme Sınavı Komedisi: Yine liselerde sorumluluk veya not yükseltme sınavında okul idareleri, sırf öğretmenler ek ders ücreti alabilsin diye çok abartılı bir şekilde öğretmen görevlendirilmektedir. Sınava girecek bir öğretmene karşılık, 5-6 öğretmen görevlendirilmektedir. Asgari ücretle ve daha aşağı şartlarda çalışan insanları düşündükçe bu tür “vurgun”lar hiç de hoş değildir.

● Öğretmenin E-Okul Notlarına Başkası Müdahalede Bulunamasın: Öğretmenin e-okula girdiği notlarını, mesela müdür yardımcısı para karşılığı olarak değiştirdiği belgeleniyor. Fakat müdür yardımcısı en fazla başka bir okula “sürgün” yollanıyor. Bu nedenle öğretmenin notlarına hiç kimse müdahalede bulunamasın. Bu, e-okuldan engellensin!

● Kulüpler Ya Kaldırsın, Ya Da Düzgün Yapılsın: Öğrenci kulüpleri çok iyi işletilirse, gerçekten çok faydalı olur. Ama şimdi düşünün: “Milli Eğitim Vakfı Kulübü” ne işe yarayabilir? Bu nedenle gereksiz dayatmalar olmamalı. İdare diyor ki, her kulübe eşit sayıda öğrenci dağıtılsın! Bu da yanlış. Bir de aynı sınıf öğretmenliği için yapılan rehberlik saati gibi, kulüp saati olmalı. Çünkü öbür türlü ders dışında toplanma olayı çok zor oluyor. Okullara şu kulüpleri seçin dayatması yerine, çok geniş bir liste hazırlanıp, içinden seçme özgürlüğü verilmeli.

● Suç İşleyenleri Görevden Almak: Bir memur suç işleyince onu meslekten atmak, neredeyse imkânsız. Adam suç işliyor, devlet onu sadece başka bir yere yolluyor. Nasıl ki özel sektörde yolsuzluk ve şaibe yapınca kişiler anında kovuluyorsa, devlette de aynı şey olsun. Çünkü devlet memurları, “nasıl olsa bize bir şey olmaz” mantığıyla pişkinlikle yanlış yapmakta ısrarcı olabiliyor.

Yine bir müdür göreve çok kısa sürede ve birkaç idari işlemle gelebiliyor. Fakat onu görevden almak yine neredeyse imkânsız hale geliyor. Görevden alınsa bile yine mahkeme kararıyla 20-30 kez görevine gelebiliyor. Bu değiştirilmeli. Bir makama gelmek isteyen, o makamdan kolayca alınabileceğini de bilmeli, kabul etmelidir. Makamlar, kimsenin babasının mülkü değildir, hizmet makamlarıdır!

● Müdürler Öğretmen/Memur Saklıyor: Bazı müdürler, çeşitli gerekçelerle öğretmen veya memur saklayabiliyor. Örneğin bir okulda iki tane şoför kadrosu var. İkinci şoför kadrosundaki kişi, tanıdığı güçlü olduğu için oraya atanmış, kimse de onu başka yere yollayamıyor. Mecburen adamı kütüphane gibi kıytırık bir işte çalıştırmak zorunda kalıyorlar. Veya bir okul müdürü, tanıdığı, hemşehrisi diye birilerini saklayabiliyor. Nasıl olsa tüm bilgiler artık online olarak mevcut. Müdürlerin elinden bu ‘oyuncak’ alınmalı. O personelin maaşını müdür cebinden vermiyor, ama onu bal gibi de saklayabiliyor!

Bu durumu bir önleme yöntemi şu olabilir: Nasıl ki artık tüm maaşlar elektronik ortamda işlenip denetlenebiliyorsa, ders programları da e-okul içinde olmalı. Yani müdürler, öğretmenlere hazırladıkları ders programlarını da bu programla hazırlamak zorunda kalırsa, denetim daha kolay olur. Böylece hangi müdürün hangi öğretmene, hangi gerekçeyle hangi dersi verdiği daha kolay takip edilebilir.

● Ders Saatinde Toplantı Yapılmasın: Birçok idareci ders saatlerini “kaynatmak” için toplantıları genellikle hep ders saatlerinde yapıyorlar. Toplantılar, ders saatinden sonra yapılsın, çocukların dersi boş geçmesin.

● Ders Kitabını Kendimiz Seçmek İstiyoruz: Eskiden ders kitabını öğretmen seçerdi. Gerçi bu durumda bazı suiistimaller de olmuyor değildi. Bana bile bir yayınevi temsilcisi gelip, çek yazması karşılığında kendi kitaplarını seçmemi “rica” etti.

Elbette böyle suiistimaller de olmamalı. Fakat şu an uygulanan sistem de güzel değil. Birileri benim adıma kitap seçiyor. Bence en güzeli, tüm bu gereksiz uygulamaları ortadan kaldırıp Milli Eğitim’in kendi kitaplarının okutulmasıdır. Yeni dönemde hazırlanan Milli Eğitim’in kendi kitaplarındaki kaliteyi, hiçbir özel yayınevinin çalışmasında göremedim!

● Avrupa Birliği Projeleri: Okullardaki projelerden en çok nemalan, idareciler, özellikle de okul müdürleri oluyor. Özellikle idarecilerin projelerde hiçbir emeği yokken, her geziye onlar da katılıyor! Projeler sayesinde idareciler bazen haftalarca okulda olmuyor. Bu nedenle idarecilerin yurt dışına gitmesi sınırlanmalı. İdareciler, ancak bir geziye gidebilmeli, gidişler ve planlama da ona göre düzenlenip paylaşılmalı. Hatta mümkün mertebe bu gidişler, yaz tatilinde olmalıdır.

● Müdürlere Denetim: Maalesef birçok okuldaki müdür âdeta “ağa” gibi davranabiliyor. İstediği saatte okula gelebiliyor, istediği gibi davranabiliyor. Fakat ne yazık ki herhangi bir denetim ve yaptırım olmadığı için bu tür insanlar çok rahat davranabiliyor. Olay sadece şikâyet ve müfettiş sistemiyle çözülemez. Sonuçta yine bir öğretmen olan müdür, daha fazla denetlenmeli. Mesela her yıl performans değerlendirilmesi yapılabilir. Bunda da, okuldaki öğrenci ve öğretmenlerin vereceği form belli bir oranda etkili olmalı. Bunu bilen müdür, öğretmene keyfi davranamaz. Böylece öğretmenler, müdürlerle ilgili daha fazla denetim hakkına sahip olabildiği için müdürler de okulları, babalarının çiftliği gibi kullanamaz.

● Teftiş Sistemi Değiştirilmeli: Müfettişler okullara, haber vererek geliyorlar. Böylece her okul da “açıklarını” gideriyor, yanlışlar da geçici süre örtülmüş oluyor. Hâlbuki teftişten, hele gizli teftişten maksat her an denetim endişesiyle insanların daha dürüst olmasını sağlamak olmalıdır.

İlköğretim okullarına, formalite de olsa her yıl müfettiş gelmektedir. Fakat liselere 6-7 yılda bir geliyor. Liseler bu açıdan çiftlik gibi. Mutlaka daha sık teftiş olmalı. Ayrıca teftişte evrak, ıvır zıvır yerine eğitimin özü, kalitesi, öğretmen verimliliği gibi esaslara önem verilmelidir.

Milli Eğitim bir aralar, öğrencilere, idareyle ilgili anket yaptırtmıştı. Fakat idareler bu anketi uygulayacak sınıfları kendileri seçtiler ve yapılan anketleri de sonra gözden geçirdiler ki, kimse onların aleyhine bir şey yazamasın. “4. Murad Müfettişleri” diye birçok özel müfettiş birlikleri kurulmalı. Bunlar her an her yerde okulları denetlemelidir. İnanın, okullarda yıllardan beri konu anlatmayan, ders işlemeyen öğretmenler var. Denetim yoksa, başıboşluk da palazlanır, büyür!

● Sene içinde hiçbir öğretmenin yeri değişmesin: Milli Eğitim Bakanlığı yaz ve sömestre tatilinde “uyuyor,” her türlü atama ve yer değiştirmeyi, öğretim yılında yapıyor. Örneğin Mart ayı ortalarında yurt dışına gönderilecek öğretmenler yollandı. Şimdi düşünün, o okula yeni öğretmen bulunacak, öğretmen bulunana kadar da çocukların dersi mecburen birkaç hafta boş geçecek. Öğrencilerin yeni öğretmene alışması da ayrıca birkaç hafta alıyor. Gideceği yerdeki okula da, buradaki öğretmen gönderileceği için öğretmen verilmemiş oluyor. Oradaki çocukların dersi de mecburen boş geçiyor…. Lütfen Milli Eğitim Bakanlığı her türlü atama ve yer değiştirmeyi tatillerde yapsın!

● İdareciler Kesinlikle Derse Girmesin: Okullardaki idareciler 6 saat derse girmek zorunda. Bu zorunluluktan kurtulmak için birçok müdür formalite dersler (sosyal etkinlik…) gibi dersler alıyor, kimisi mesela branşı Edebiyat ise Beden Eğitimi dersi alıyor. Beden Eğitimi öğretmenine ayni saatte iki sınıf veriyor. Böylece zorunluluktan “kurtuluyor.” Bir de işin en kötü tarafı, idarecilerin neredeyse hiçbirisi derslerine girmiyor. Yani bir idarecinin güya girdiği sınıfın dersleri maalesef çoğu zaman bos geçiyor. Öğretmen derse girmese problem oluyor, fakat idareci “işim var” bahanesiyle derse girmiyor. Bakanlık bir düzenlemeyle idarecilerin derse girme zorunluluğunu kaldırmalı ki, her bir gereksiz zorlama olmasın, hem de çocukların dersi “boş” geçmesin.

Ayrıca idareciler 6 saat ders zorunluluğu yanı sıra 6 saat daha ek ücret alabilmek için, sınavı olmayan proje gibi dersleri kendilerine vermektedirler. Nasıl olsa hiçbir öğretmen buna karşı çıkamayacağı için, kendilerini kayırıyor ve gelirlerini artırıyorlar. Kimin hangi derse girdiği online olarak görülüp, ona göre denetlenebilmeli.

● Okul-Aile Birlikleri: Bazen okul müdürleri okul aile birliğini istediği gibi yönetiyor. Bu birliktekilerin çocukları mezun olsa da, mesela onları yatılı öğrencilere veli tayin ederek okulda kalmalarına izin veriliyor. Müdür de okul aile birliğine istediğini aldırtabiliyor. Bu nedenle bu tür birlikler ve harcamalar maliye tarafından çok ciddi olarak denetlenmelidir.

● Sigara Yasağı: Özellikle okullarda uygulanması çok önemli olan sigara yasağı, ne yazık ki pek uygulanmıyor. Birçok okulda, öğretmenler bir odayı sigara odası yapmakta veya okulun bir köşesinde yine öğrencilerin gözleri önünde sigara içmektedirler. Bu böyle olunca da, sonra öğrencilerin sigara içme oranı niye artıyor diye şaşırmamak gerekir.

● Rehberlik Öğretmenleri: Okullardaki rehberlik öğretmenleri adeta “sürekli dinlenmedeler.” Normal öğretmenlere göre sorumluluk ve görevleri çok çok az. Rehberlik öğretmenleri her 600 değil, 750 öğrenciye bir kadro verilmeli. Sınıf öğretmenlerinin yaptıkları işler de onlara verilmeli. Çünkü branş öğretmeni hem o kadar iş yapıyor, derse giriyor, sınav okuyor, hem de bir de rehberliğin verdiği işleri yapmak zorunda kalıyor.

● Hizmetli-Memur Saltanatı: Okulların kralları hizmetli ve memurlar. Onca yıl üniversite okuyan öğretmenler, okullardaki hizmetliler kadar hak elde edemiyor. Öğretmen lojmanda en fazla 5 yıl kalabiliyor, hizmetliler ve memurlar emekli olana kadar. Öğretmenlere rotasyon var, hizmetliler ve memurlar bu konuda rahat. Öğretmen ile hizmetli arasındaki maaş farkı da iyice azaldı. Bu biz öğretmenlerin gururuna dokunuyor. Bunca yıl okumak, kendini geliştirmek suç mudur?

Okullara kesinlikle yeni hizmetli alınmamalı. Zaten artık okullar sözleşmeli personel istihdam ediyor. Bunlar da işi gayet güzel götürüyor. Ne yazık ki kadrolu hizmetliler, bunlara hava atıyor, kendileri çalışmayıp onlara iş buyurabiliyorlar. Okullar kadrolu hizmetlilerden arındırılmalı, bunlar gerekirse hastane, adliye gibi yerlere kaydırılmalıdır.

● Lojman Kiraları Artırılsın: Lojmanlara ödenen cüz’i kiralarla bir ahır bile kiralayabilmek mümkün değil. Bu fiyata yakıt da dâhil. Kaloriferli evde oturamadığı için sobadan sızan gazdan zehirlenerek vefat eden birçok insan var. Bu saltanat mutlaka bitirilmelidir. Yine kurumlardaki “müştemilat” soygunu da kalkmalı. Çünkü müştemilatta oturanlar, kira bile vermiyor. Birçok öğretmen, müştemilatta bile kalmaya razıdır. Çünkü özellikle İstanbul gibi kiraların yüksek olduğu yerlerde insanlar kira giderleriyle ezilmektedir.

● Lojman-Müştemilat Bilgi Bankası: Okullardaki lojman ve müştemilata birileri çörekleniyor ve emekli olana kadar da çıkmıyor. Bunu önlemek için ilçe çaplarında milli eğitimin internet sitelerinde “Lojman-Müştemilat Bilgi Bankası” kurulmalı. Hangi okulda hangi lojman müştemilat var. Kim orada hangi yıldan beri kalıyor. Bunlar sık sık güncellenmeli ve takip edildiği için artık süresi dolan da suiistimal yapamaz hale gelir.

● Yatılı Öğrencilere Not Barajı: Yatılı okullarda sıkı kurallar uygulanmalı. Yatılı okulları “otel gibi kullanan” birçok tembel yatılı öğrenci bulunmaktadır. Hepimizin vergileriyle okuyan yatılı öğrenciler için not sınırı getirilmeli. Tembel öğrencinin ilişiği kesilmeli.

● Açık Lise Yolsuzluğu: Açık Liselerde resmen para konuşuyor. Öğrencinin devamsızlık problemini idare, uyduruk yoklamalarla hallediyor. İşin en kötüsü, sınavlar. Çünkü öğretmenler sınavlarda öğrencilere cevapları yazdırmak zorunda! Bunu önlemenin en etkili yöntemi şu: Sınavlar, aynı açıköğretim fakültesi gibi ÖSYM veya MEB tarafından yapılmalı! Böylece bir öğrenci, dersine çalışmadan kesinlikle dersini veremeyeceğini bildiği için, derslere devam etmek, çalışmak zorunda kalacaktır.

● Pansiyon Muavini Saltanatı: Görevden ayrılan pansiyon muavini lojmanda 6 ay daha kalabiliyor. Yeni atanan pansiyon muavini bu nedenle 6 ay pansiyonda kalamadığı için işleri aksıyor. Bazı pansiyonlarda belletmen öğretmen de yok. Bu nedenle eski muavin hiç sorumluluğu olmadığı için hiçbir şeye müdahale etmiyor, çocuklar adeta “başıboş” kalıyor. Bu nedenle bu süre en fazla 1-2 ayla sınırlandırılmalı.

● Pansiyonlar Aşevi Gibi: Yine yatılı okullarda, yönetmelik gereği yemek yiyebilecek personel sayısı çok sınırlı olarak belirtilmesine rağmen, okullar buna pek uymamaktadır. Sadece ambar memuru yemek yiyebilecekken tüm memurlar, sadece pansiyondan sorumlu müdür yardımcısı yiyebilecekken tüm müdür yardımcıları hatta neredeyse tüm öğretmenler bedava yemek yiyebilmektedir. Bu tür konular çok sıkı denetlenmelidir. Çünkü bu kişiler, bizim vergilerimizle bu yolsuzluğu yapabilmektedirler.

● Kravat Zorunluluğu Kaldırılsın: Bayan öğretmen ve memureler, çok güzel bir uygulama olan pantolon serbestliği ile çok rahat ettiler. Biz erkek öğretmenler de en azından bu kravat zorunluluğundan kurtulmak istiyoruz. Hatta Avrupa’da öğretmen ve öğrencilere hiçbir kıyafet zorunluluğu yoktur. Öğrenciler bile tişört tarzında okul kıyafeti giyebiliyor. Madem 15 Mayıs – 15 Eylül arasında kravat takılmadan da oluyor, niye bu tüm yıla yayılamasın?

● Öğrenciler için de kıyafet zorlaması kalkmalıdır: Hatırlanırsa eskiden çöpçülerin bile üniforması, öğrencilerin bile şapkası vardı. Hâlbuki batıda kıyafetler serbest. Bu hem öğrenci, hem de öğretmen için büyük bir kolaylık olmaktadır. “Kıyafet serbest olursa zengin çocuklar kaliteli giyinecek, bu da çekişmeye sebep olacak” deniliyor. Bu zaten şu an bile var. Ayakkabılar, montlarla bu zaten ortada. Serbest kıyafet uygulamasına geçildiğinde ilk başlarda bir süre bu problem olur, sonra zaten oturur. Ayrıca, serbest kıyafet uygulamasına geçilmesine alıştırmak için şu yapılabilir: Zaten birçok özel okul, Çarşamba günlerini serbest kıyafet günü olarak uyguluyor. Bu tüm Türkiye’de de uygulanırsa, serbest kıyafet uygulamasına da hazırlık aşaması sayılabilir.

● BT Sınıfları Talanı: Binbir özveriyle hazırlatılan BT sınıflarında kullanılan malzemeler ne yazık ki en âdisinden ve çürüğünden. Özellikle koltuklar resmen bir facia. Lütfen bu konularda daha dikkatli olunsun. Vergilerimiz tüm iyi niyete rağmen, para kazanma hırsıyla yanıp tutuşan kişilerce heba edilmesin.

● BT Öğretmenleri: Bir lisedeki Bilgi Teknolojileri Formatör Öğretmeni arkadaşımın anlattığına göre artık liselerde “Bilgisayar Dersi” kaldırılmış. Bu öğretmenlerin artık sınıfla hiçbir alakaları yok. En önemli görevleri de, okul web sitesinin güncellenmesiymiş. Bir web sitesinin güncellenmesi bazen saniyelerle, en fazla birkaç dakikada gerçekleştirilebilen bir faaliyettir. Bu ders tekrar konulmalıdır. Bu boşluktan faydalanan birçok BT Formatör öğretmeni, doğru dürüst okula bile uğramamaktadır.

● Liselere Giriş Sınavı: Bu sınav kesinlikle devam etmelidir. Daha önceleri diploma notuyla tercih yapılabiliyordu. Bu çok büyük sıkıntılara sebep oldu. Özellikle kenar semtlerdeki okullar, çocuklar daha iyi okullara gidebilsin diye notları şişirdiler. Doğru dürüst okuyamayan, matematik işlemlerini yapamayan birçok öğrenci Süper Liselere kayıt yaptırmıştı. Bu nedenle mutlaka sınav devam etmelidir.

● Seçim Görevi: Seçim görevleri çok büyük sıkıntılara sebep olmaktadır. Bu nedenle baskı yapıp, isteyenlere verilebilmeli. Yine bu görevlendirmeler çok hantal. Mesela Sandık Başkanı ve Memur Üyeye KURS düzenleniyor. Bu kurs ortadan kaldırılmalı. Zaten kursta da, dağıtılacak olan kitapçıktaki bilgiler okunuyor. Kitapçık online olarak edinilebilmeli. Biz zaten onu indirip kolayca okuyabiliriz!

● Yarım Gün ve Tam Gün Tatiller: Çalışmak, üretmek yerine tembelliği marifet sayıyoruz. Örneğin 19 Mayıs’ta okullar tatil olmakta, fakat 20 Mayıs da, güya bu faaliyetlerde bulundukları ve yoruldukları gerekçesiyle tüm ortaöğretim okulları bir gün daha tatil edilmektedir. Bu çok anlamsız bir tatil. Çünkü bir okulda belki 1 veya 2 sınıf faaliyetlere katılıyor. Hatta birçok okul katılmıyor bile. Sadece katılanlar o gün tatil yapmalı.

Veya 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’ndan önce, 28 Ekim günü, yarım gün ders yapılıyor? Böyle gereksiz tatilleri ortadan kaldırılsın.

Kaynak: Abbas Güçlü – 18 Aralık 2011

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir